”Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” dedi Mustafa Kemal Atatürk, ve bunun kanıtını tarih boyunca her açıdan görebilirsiniz; Rönesans entellektüel ve sanatsal gelişmenin dorukta olduğu bir dönemdi, ve sadece Italya’yı değil, Avrupa’nın kültürünü etkiledi ve insanları aydınlattı, filozofiyi ve bilim gibi dalları da geliştirdi. Leonardo di Caprio, küresel ısınmayla ilgili yönettiği belgesel ‘Tufandan Önce’nin ilk sahnesinde, Dünyevi Zevkler Bahçesi adlı tabloyu anlatarak başladı; çünkü bir resim bin kelimeye bedeldir.
Ayrıca, 2018’de Türkiye’de AVM sayısının 448’i geçeceği tahmin ediliyor, ve buna rağmen sermaye hala onlara odaklı durumda, ve sanat merkezlerinin sayısı ne yazık ki çok az. Atatürk’ün öngördüğü bu feci geleceğe her gün daha çok yaklaşıyoruz, sanattan; müzikten, resimden ve insanı ruhsal olarak geliştirecek alanlardan uzaklaşıyoruz.
Sanat’a yeterli değerin verilmediği bir çağda yaşıyoruz; ailelerin çocuklarının ilgi duyduğu müzik, edebiyat ve resim gibi alanlara hobi olarak bakması, okulda bu tür derslere ağırlık verilmemesi, ve ya bu dallardaki yeteneklerini kullanmak ve bunu bir mesleğe, bir hayata dönüştürmek isteyenlerin çoğunun ne yazık ki isteğinin bunda kalması. Bir ”istek”. Çünkü ne zaman bir çocuk müzisyen olmak istiyorum dese, ona büyüklerinin verdiği ‘tavsiye’, öyle bir işle kira ödeyemeyeceği, ailesine ve kendisine bakamayacağı, ya da asla bir işe sahip olamayacağı. Ancak bu çok dar görüşlü bir bakış açısı, çünkü günlük yaşamlarımızda fark etmesek de, her yerimiz sanatla kaplı. Televizyonda izlediğimiz reklamların çekimi, en sevdiğimiz dizilerin müzikleri, gazetede okuduğumuz makaleler ve farkında olmadan tonlarca para harcadığımız o müzik cd’lerinin hepsi sanat; bir meslek. Yolda geçerken gördüğünüz son afişi hatırlayın, parlayan ışıklarını, o an ne kadar da basit ve önemsiz bulduğunuzu. Ancak siz onu hatırlıyorsunuz, şu an zihninizin derinliklerinde binlerce sanat parçası var, çünkü sanat ruhu besler, ve ruh aç kalınca siz fark etmesenizde kendini doyurmaya çalışır. Çünkü sanat güçlüdür, sadece somut bir varlık değildir sanat, her zaman ordadır, içinize işlemiştir. Ancak kullanılmayan evi örümcekler sarar. Sanatsal yeteneğin doğuştan geldiğine inanılır ki bu doğruya yakın bile değildir, bir çocuk doğduğunda matematiği biyolojiyi anlamaz iken, sanatsal anlamda ufak adımlar atabilir; el hamuruyla oynar, pastel boyalarla duvarları boyar, ve bu küçük adımlar zamanla büyük adımlara, onlar da koşuşa dönüşürler. Sanat herkesin içinde vardır, ancak pil koymadan bir oyuncağın çalışmayacağı gibi, insanlar da etrafında sanat görmedikleri sürece etkilenmezler.
Yine de sanatın AVM’ler gibi temel ihtiyaç olmadığına kendilerini ikna etmiştir herkes. Lüzumsuz aldığımız her araç, iş adamlarına para kazandırır, çünkü onlar bizi yıllardır izlediğimiz reklamlar ve gördüğümüz ışıltılı panolarla büyüleri altına almışlardır. Nelson Mandela, ”Dünyayı değiştirmek için kullanabileceğiniz en güçlü silah eğitimdir.” demiştir, ve ikna edilmesi ve kontrol altına alınması en kolay insanlar eğitimsiz insanlardır. Bu yüzden çoğu genç vaktinin büyük bir kısmını alışveriş merkezlerinde gezerek geçirir.
Eğitim sanattan, sanat da eğitimden doğmuştur. Eski çağlara dair çoğu bilgiyi mağaralara o dönemlerdeki insanların çizdiği resimlerden elde etmişizdir. Leonardo da Vinci hem dahi bir bilim adamı, hem de muazzam bir artisttir. O, bilimi ve sanatı birleştirmiş, ve aynı zamanda ikisinin de ayrı olarak beraber yapılabileceğini ve bunun insana daha katkılı olacağını kanıtlamıştır. Dalış giysileri ve paraşüt gibi birçok icadı bulmuş, ve aynı zaman da Mona Lisa gibi hala sırrını çözemediğimiz şaheserler yaratmıştır.
Sonuç olarak, eğer yoğun ve önemli bir semtte kiraya vereceğim bir mülküm olsaydı, bu mülkün bir sanat merkezi olarak kullanılmasını isterdim; çünkü bunlardan biri ihtiyaç olmamasına rağmen gereksiz derecede fazla sayıda, ve bir diğeri de hakkettiği öneme sahip değil, ve ne yazık ki gittikçe azalıyor, ve ben de toplumun toksik yönlerine bir şeyler ilave etmek yerine, halkı ileriye götürecek küçük de olsa bir adım atmak ve katkıda bulunmak isterdim.