Ben Arzu.
Yaz tatili boyunca lise son sınıfın heyecanıyla yanıp tutuştum. Okulumun yeni eğitim dönemi hakkında bana gönderdiği mailleri aldıkça yerimde duramaz hale geliyordum. Geçen seneden beri büyük bir istekle mesleğime bir an önce kavuşmak için, azimle çalışıyorum. İstediğim üniversiteyi kazanırsam, yaşamak istediğim hayata o kadar yakın olacağım.
Bu dönem okula çok iyi insanlar geldi. Gerek öğretmenlerim, gerek arkadaşlarım olsun çok güzel bir ekip olduk. Okulun ilk haftası elime bir davetiye ulaştı. Son sınıflar için motivasyon partisi düzenleniyormuş. Bence bütün arkadaşlarım için harika bir organizasyon. Hepimiz partiyi iple çektik. Bir haftanın nasıl geçiğini anlamadan parti günü gelip çattı. Ben partiye Serap ile birlikte gittim. O ehliyeti hepimizden önce aldı. Arabayı yavaş kullanmış olsa da partiye yetiştik. Kapıdan içeri girer girmez, ortamın enerjisini bütün vücudumda hissettim ve Serap’ a “Niye duruyoruz hadi dansa” diye söylendim. Parti çok güzel, herkes çok eğleniyordu. Kimi masada derslerden, kimi masa da daha ilginç konular konuşuluyordu. Benim içimde hala seçmek istediğim meslek, okumak istediğim bölüm vardı. Kendimi öğrencilerime edebiyat anlatırken hayal edebiliyordum. Ne kadar güzel bir duygu öğrencilerinle birlikte sevdiğin işi yapabilmek.
Birden başıma büyük bir ağrı girdi. Sanki kitaplığım başıma düşmüş gibi hissettim. Hemen Serap’ ın yanına gittim ve birden daha büyük bir ağrı canımı yakmaya başladı. Sanki ağrı ile kovalamaca oynuyorduk ve hep o beni yakalıyordu. Bu oyunu Serap’ a anlatamadan gözlerimi hastanede açtım.
Başım çok ağrıyordu. Göz kapaklarıma yük bağlanmış gibi hissediyorum. Annem yanımda duruyordu. Ona neler olduğunu sordum. Annem çok üzgün görünüyordu, bitmiş haldeydi. Zar zor konuştu. Sanki benim üzülmemi istemeyen bakışlarla gözlerime baktı. Annemi odaklamakta zorlanıyordum. Bana beyin iltihabı olduğumu söyledi. Çok fazla anlamamıştım. Oysaki Kafka’ dan bahsetseydi çok güzel sohbet edebilirdik.
Tam o sırada hastane odasının kapısı tıklandı ve içeriye bir doktor girdi. Topuk seslerinden bir kadın olduğunu anlamıştım. Tatlı bir ses tonuyla, neler yaşadığımı ve bundan sonra neler olacağını anlattı. Çok korkmuştum çünkü yarın ameliyat olacağımı ve eğer güçlü kalamazsam hafızamı kayıp edebileceğimi söyledi. İşte o anda keşke kovalamaca oynarken biraz daha hızlı koşsaydım diye düşündüm. Başımın çok ağrıyor olması, beni kitap okumaktan alıkoyamazdı. Doktordan kitap istediğimde, gözlerimi yormamam gerektiğini söyledi. “Bu ne demek oluyordu! Bana nasıl bunları söyleyebiliyordu? ” Gözümden düşen yaş, çenemden yastığıma akmadan uykuya daldım. Gözlerimi açtığımda güler yüzlü hemşirelerin, beni hazırlamak için uyanmamı beklediklerini anladım. Oradan kaçamazdım, tek çare ameliyattı. Giydirildikten sonra, ameliyathaneye girdik. Beni çok bekletmeden 10′ dan geriye saymam için komut verdiler. 10, 9, 8, 7, 6,…
Gözlerimi açtım. Annem yanımdaydı. Yaşananları hatırladığım için mutluydum. Fakat enfeksiyon kapmamam için dışarıdan kimsenin yanımda durmaması gerektiğinin farkındaydım. Annem haftada bir kez beni görebiliyordu. Kaldığım odada radyasyon yayan hiçbir şeyin olamaması gerekiyordu. Arada okuldan mektuplar geliyor, çoğunu okumuyordum. Moralimi bozuyordu aslında bakarsanız. Okulumu, arkadaşlarımı özledim. Komşularımızı, dışarıyı, Ankara’ yı, evimi… Tam bir yılımı hastane odasında yarı yanlız geçirdim.
Sonraki yıl hastane odasında tek başıma değildim belki ama istediğim bölümü tutturamadım. Bütün bunları sebepsizce yaşamayı haksızlık olarak görüyordum. Neden ben? İlk başlarda pes etmek istedim. Bunun kaderim olduğunu ve değiştiremeyeceğimi düşündüm.Ama asla partide kurduğum hayalden vazgeçmedim. Her zaman hayallerimin peşinden koştum, onlarda sonunda yoruldular.
Ben Arzu Öğretmen.