Ben hep şuna inanırım: “İnsanlar gider, anılar kalır.” Anılar her zaman bizimle birlikte olur, asla gitmezler. İnsanlar bu nedenle anıları saklamak için anı kutuları yaparlar ve ben de onlardan biriyim.
Üç yıl önce, yani beşinci sınıftayken, 23 Nisan’da Hint dansı yapmıştık. İlk başta ne olduğunu anlamamıştık ama ben çok istekliydim. Jimnastik salonuna indirildik ve Seray Hoca’mız gözümüzün önünde hızla bir koreografi oluşturdu ve bize öğretmeye başladı. Bazı arkadaşlarımız hala ne olduğunu anlamamıştı. İbrahim Hoca yanımıza gelerek telefonundan bir video açıp bize izletti. Bu, örnek bir koreografiymiş. Biz bu koreografiyi kolayca öğrendik. Ben en öndeydim, yanımda da yakın arkadaşım Belis vardı.
Bir gösteri sonrası arkadaşım ile yemek yemeye gitmiştik ve her gören bize “Aaa, siz Hint kızısınız!” diyordu. Bu beni bir süre sonra utandırmaya başladı. Herkes bizi tanıyordu. Ancak o günle ilgili anı kutumda hiçbir şey yok. Artık Hint dansında arkadaş olduğum birçok kişiyle sınıflarımız ayrıldı, hatta bazıları okuldan ayrıldı ya da küstük. Arkadaşlıklar bitebilir ama anılar her zaman bizimle kalır. Birçok dans yapıldı ve sadece bir hareket eklendi veya değişti ancak hala beşinci sınıflar o dansı Hint dansı olarak yapıyorlar. Bu durum içime hiç sinmiyor çünkü o koreografi ilk bizimdi ve sanki çalıntı gibi hissediyorum.
İnsanlar gider, anılar kalır…