Babaannem ne zaman aptallığı ile zor duruma düşmüş insanlardan bahsedilse,70 yıllık hayat tecrübesi ile durumu tek cümleyle özetler: ”Herkes kendi aklının ekmeğini yer ” Aslında bu cümlenin ne kadar derin olduğunu kendi hatalarımla keşfettim. Ne zaman plansız bir iş yapsam, ya bu işi çok uzun sürede ya da bir sürü hatalar yaparak tamamlardım.
Babam evde bir tamirat tadilat işi olduğu zaman bana hep ”Önce yapacağın işi nasıl en rahat ve kısa şekilde bitirebileceğini düşün.” derdi .
Büyükler burada bize önce düşünüp sonra harekete geçip gücümüzü kullanmayı öğütlemiş.
Hayata geçmemiş fikirlerde aslında pek işe yaramıyor. Eğer Atatürk sadece ”Geldikleri gibi giderler. ” deseydi ve bunu uygulamayıp Samsun’a çıkmasaydı.Türk Milletinin olduğu yerde çırpınan, güçsüz bir millet haline bürünecektik.
Aslında güç ve zeka birbirini tamamladıkları durumda harika eserler çıkabilir karşımıza.
Eğer Stephen Hawking, ASL hastası olmasaydı kim bilir insanlığın ufku nasıl açılırdı, insanlığın eline neler geçebilirdi bir düşünsenize.
Kısacası ben güç ve zekanın birbirinden daha üstün veya karşılaştırılabileceğine inanmıyorum. Benim fikrim güç ve zekanın birbirlerini tamamlayan güçler olduğundan yana.