Haziran Ayında Bir Bisiklet Kazasıydı Hikayemizi Başlatan 

Aylardan hazirandı. Fakat alabildiğine parlayan güneşin yanında benim yüzüm yine asıktı çünkü yine yalnızdım. Onca şairin mısralarına ,onca şarkının sözlerine yansımış olan yalnızlık kavramı insanların çıkmazlarından biriydi. Lakin ben genellikle yalnızdım zaten. 

İki çok yakın arkadaşım vardı ve bir tanesinin bana dolaylı yoldan “buluşmak ve görüşmek istemediğini” söylemesiyle  geriye bir arkadaşım kaldı. Etrafımdakilerin bunca geniş bir çevresi olmasına hep şaşıyorum ama ne o çevreye dahil olabiliyorum ne de kendime bir çevre yaratabiliyorum. Bunun  benim arkadaşlık ilişkileri konusundaki yetersizliğim mi yoksa şanssızlığım mı olduğunu da kestiremiyorum. 

Bunun yan sıra ben “dost” olgusu ve arkadaşlık olgusu arasında çok radikal farkların  yer aldığını savunuyorum ve gerçek bir dostla karşılaşmanın da süre aldığına inanıyorum. Sosyal zorbalık gibi kavramların işgal ettiği hayatımızla bu kavramlar da daha çok tehlikeye giriyor ve zorluğun derecesi de gün geçtikçe artıyor.

Böyle düşünceler dolanırken aklımda aniden bir bisikletlinin bana çarpısıyla yere yığıldım. Acılar içinde kıvranıyordum ve gözlerimi dahi açmıyordum . Omzumda hissettiğim el ile zorlayarak araladığım göz kapaklarım karşımdaki kişinin benimle aynı yaşta olduğunu söylüyordu. Yardımıyla doğrulduktan sonra önce yakınlardaki bir banka oturduk ve bana saniyede bir nasıl olduğumu sorup özürler sıralıyordu. Bilincim nihayet yerine geldiğinde ona iyi olduğumu söyleyerek cebimdeki telefonu babamı aramak için çıkardım. Bana endişeyle ne yaptığımı ve kimi arayacağımı sordu, ona babamı aradığımı bacağımın çok sızladığını ve gelip beni hastaneye götürmesini isteyeceğimi söylediğimde beni kucağına alıp bisikletinin arkasına bindirdi ve ben de babamı arayıp yol aldığım hastanenin adını verip oraya gelmesini istedim. Yeni arkadaşımın  bir bisikletçi olduğunu anlamak çok da zor değildi , üstündeki yapışık tulum ve şu an oturuyor olduğum koltuğun yanından sarkan suluk ve protein barlar bana bunu açıkça anlatıyordu. Arkamıza aldığımız rüzgarla ve bana durmaksızın sorduğu “iyi misin?” sorularıyla birkaç dakika sonunda hastaneye vardığımızda koluna tutunarak yürümeye başladım. Acil kısmına girdiğimizde beni hızlıca oturttu ve gelen doktora düştüğümü ve şu an ayağımın şiddetli halde ağrıdığını anlattım. Kısa bir muayeneden sonra doktor bana küçük parçalı kırık oluştuğunu ve alçıya alınması gerektiğini söyledi. Belgeleri getiren hemşire imzalamamı istedi fakat ben babamın gelmesini beklediğimi ve reşit olmadığımı söyledim. Doktor ve hemşire odayı terk ettiğinde oluşan sessizliği bozan cümle bendendi:” nerede okuyorsun?”. Bana aynı okuldan olduğumuzu ve beni birkaç kez gördüğünü söyledi. Babamın odaya girişiyle yüzümüz ikimizin de şekil değiştirdi. Babamın da elinde kol değnekleri vardı.

(Visited 12 times, 1 visits today)