Toplum içerisinde klonlama diye de bilinen genetik kopyalama, eşeysiz üreme yoluyla tek bir organizmadan yalnızca o organizmanın genleri alınarak yeni bir organizma üretmesi işlemidir. Bu genetik kopyalama işlemi ile uğraşan bilim dalına ise genetik mühendisliği denmektedir. Genetik kopyalama işlemi çok eski zamanlara dayanır ve ilk başlarda kurbağalarda ve daha sonrasında semenderlerle başlanmıştır. Fakat şu an neredeyse çoğu ülke Uluslararası Anlaşmayı imzalayarak insan klonlamanın önüne geçti. Bu ülkeler arasında Türkiye’de bulunmaktadır. Bilimsel olarak kayıtlara geçen herhangi bir insan klonlama vakası görünmese bile, insanlar bunun gerçekleştiğini ya da yakın gelecekte gerçekleşeceğini söylüyorlar. Fakat hiçbir kaynakta bununla ilgili bir veriye ulaşılamıyor.
Fakat 5 Temmuz 1996 yılından 14 Şubat 2003 yılına kadar Dolly adında bir koyunun klonlanması gerçekleştirildi. Dolly’nin 11-12 yıl arası yaşanması bekleniyordu fakat 6 yaşına kadar yaşayabildi. Bilim insanları bunun sebebinin klonlanan koyunun yaşının fazla olması sebebiyle alınan doku parçasının yaşlı olmasına bağlıyor.
Fakat bu genetik kopyalama süreci içerisinde olumlu ve olumsuz birçok etken bulundurmaktadır. İlk öncelikle bu genetik kopyalama sürecinde başarı oranı çok düşüktür. Dünya’da henüz böyle bir şey yapacak kadar teknoloji ilerlememiştir. Başarısızlık oranı %97 ye kadar çıkabilmektedir. Örneğin Dolly’de bile 276. denemeden sonra ancak 29 embriyo oluşabilmiş, bunların 3 ü hayatta kalmış ve yalnızca Dolly doğmuştur. Aynı zamanda klonlanmış canlıların hiçbir sebep olmaksızın- hastalık ya da kaza gibi- hiç beklenmedik bir zamanda öldükleri gözlemlenmiştir. Ve bilim adamlarının klonlama sonrasında ‘Büyük Çocuk Sendromu’ dedikleri bir hastalık ortaya çıkabilmektedir. Bu sendromda klonlanan canlıların olmaları gereken boyutundan çok daha büyük organları bulunmaktadır. Bu durum da canlılarda kritik organ yetmezliğine hatta ölüme sebep olabildiği görülmektedir. Bu genetik kopyalama işleminin toplumsal ve dini boyutları da var tabii. İnsan eliyle hiçbir canlının üretilemeyeceği, yaratılışı ancak Tanrı’nın yapabileceğini destekler neredeyse tüm dinler. Bu sebepten dolayı da toplumda çok soru işaretleri bırakan bir konudur. Katolik Kilisesi dahil klonlanmaya kesin bir tavır almıştır.
Fakat bunların yanında genetik kopyalamanın doğru kullanımı olursa ortaya çıkacak insanlığa yararlı şeyler de olacaktır elbette. Örneğin nesli tükenen canlıların çoğalması sağlanabilir. Bildiğimiz üzere Dünya’daki canlıların neslinin tükenmesi bizler için ya da Dünya’nın dengesi için çok hoş olmayan bir durum. Veya insanlar için proteinler klonlanır ya da bazı hücre hastalıklarının önüne sağlıklı proteinler, sağlıklı hücreler enjekte edilerek insanların daha sağlıklı olması sağlanabilir. Aynı zamanda zarar görmüş ya da kaybedilen organların genetik kopyası yapılarak o insanın hayatta kalması sağlanabilir. Son olarak ise çiftlik hayvanlarının klonlanması yapılabilir. Ve bu klonlama sonrasında hem insanlık, hem dünya hem de o ülke için çok büyük olumlu faaliyetler gerçekleşebilir. En başta kıtlık diye bir kavram ortadan kalkmış olur. İnsanlar kendilerine protein ve vitamin verecek yiyecekleri ve içecekleri klonlanmış hayvanlardan karşılayabilirler. Bu aynı zamanda o ülkenin ekonomisine de çok katkı sağlayacak bir proje olmuş olur. Klonlama işlemini yapabilen sayılı ülkeler olduğu takdirde, dışarıya ihracat yapılarak ekonomiye katkı sağlanacaktır.
Her şeyin hem yararı hem de zararı olduğunu biliyoruz. Genetik kopyalama konusunda bir sürü fikir öne atılıyor. Peki Dünya sizce bu yeni buluş için hazır mı?