Hayvanlarla ilişkimiz bundan binlerce yıl önce karşılıklı yarara dayalıydı. Kurtlara sadakat karşılığında yemek verirdik. Atlar bizi bir yerden bir yere taşır, biz de onların karnını doyurup bakımını yapardık. Vahşi kedileri tarlalarımıza çektik ki ekinlerimize zarar veren haşereleri avlasınlar, falan.
Şu an durum biraz daha farklı ve açıkçası benim pek hoşuma gitmiyor. Kedileri, köpekleri ve diğer hayvanları artık zevkimiz için sahiplenir olduk. Evet, “sahiplenmek”. Artık takas çok daha adaletsiz. Onlara yemek, sıcak bir ev veriyoruz belki ama karşılığında doğada hayatta kalma becerilerini, dışarıdan daha çeşitli yemek yeme ve ettikleri hareketten dolayı daha zinde kalma imkanlarını alıyoruz. Onları doğadan, doğal döngüden koparıp bir süs haline getiriyoruz. Çoğu zaman evlerde, yani onları yaşamak zorunda bıraktığımız dar mekanlarda sorun çıkardıkları için üreme şanslarını da ellerinden alıyoruz.
Bizim evimizde iki evcil hayvan var. Biri parktan bizi bulan muhabbet kuşumuz, çok yüksek ihtimalle önceki sahibinin evinden kaçmış. Diğeri de eski sahibinin bakacak durumu olmayan kedisi. İkisi de öyle ya da böyle doğadan baştan koparılmış ve birilerinin onlara bakması gerekecek duruma gelmiş. Salsak hayatta kalamazlardı. Bu hayvanları seviyorum tabi sonuç olarak. Bizim durumumuzda yaptığımız şey hayvana yardım etmek. Alışmalarına engel olunan doğal şartlarda ölmelerini engellemek ve iyi bir yuvaya sahip olduklarından emin olmak. Benim derdim bu hayvanları annesinden, en başta doğal yuvasından koparanlarla. Para için yapıyorsunuz de mi bunu. Şuraya bir de söz bırakayım da kelime sayısı artsın. Ne demiş adını hatırlayamadığım filozof, “Para iyi bir uşak, kötü bir efendidir.”. Doğru… Peki ya bu hayvanları bu satıcılardan, anasından babasından yurdundan ayıran insanlardan alanlar? Hangi ihtiyaçlarından dolayı yapıyorlar bunu? Bir şeylerin üstünde güç kurma ihtiyacından dolayı mı? Kendini özel hissetme ihtiyacı mı? Sosyal kaygı mı yoksa? Çeşit çeşit ihtimal var, senaryodan senaryoya değişebilir bence durum. Belki de yalnız hissediyordur ve bir arkadaş ihtiyacı duymuştur. Masum görünse bile özünde maalesef son ihtimal bile bencilce gibi.
Hepsinin arasından değinmek istediğim spesifik bir tip var. Nefret ediyorum bu tipten. Eğer bir evcil hayvan istiyorsanız ona nasıl bakmanız gerektiğini bilmeniz gerekir öyle değil mi? Kendi görüşleri ve at gözlükleri yüzünden bir hayvanın sağlığına zarar vermesi haksızlık olurdu bence bu tipin. Yine adını hatırlamadığım (bir kayıp değil bence) bir kadın var, bu kadın evde tilki beslemek gibi bir fikre kapılıyor. İyi, peki, ee sonra? Sonra bu tilkiyi vegan yapıyor, her şeyin kendi biliyor ya en iyisini. Et zararlı ya hani o yüzden. Hani hayvan doğal evrim sürecinde milyonlarca yıl avlarının etiyle beslendi ve buna bağlı olarak da türde ete muhtaç olan bir metabolizma şekillendi ya. Son dediğim olmadı. Evde vegan bakacağım diye aldığı hayvan bir deri bir kemik kalıyor. Kafa hayvan bakmaya basmıyorsa, o hayvanın bir deri bir kemik olduğundan bir sıkıntı olabileceği sonucunu çıkaramıyorsa kişi hayvan almasın.
Özetle düşüncem; eğer bir hayvan ölümcül olabilecek sokak şartlarından veya onun gibi sıkıntılı bir durumdan kurtarılıyorsa bu tabii ki iyi bir şey, burada kötü olan bu şartlara bizim sebep olmuş olmamız o başka konu. Ama eğer bu hayvan doğrudan doğal yaşam alanından ailesinden koparılarak keyfi sebeplerden dolayı alınıyorsa sıkıntı var.