İlk bakıldığında hayvanat bahçesi kavramı sempatik görünse de, aslında perde arkasında, biraz hüzünlü, biraz dramatik unsurları barındırır. Üzerine konuşulacak o kadar çok noktası vardır ki. Ben burada, hayvanat bahçesindeki hayvanların mağduriyetinden bahsetmek istiyorum.Tabi hayvanların mağduriyeti söz konusu olunca; yunus parkları, sirkler ve hayvan dövüşleri de bu kapsama ister istemez giriyor.
Görünürde hayvanat bahçeleri aslında hayvanlar için rahat, orada bakılıp korunan, doğal hayatlarına en yakın şartlarda yaşatılan, özellikle soyu tükenmekte olan hayvan türlerine sahip çıkılan bir yerdir. En azından hepimiz öyle biliriz. Bu iş başta böyleyken zamanla, biraz ticari biraz turizm amaçlı eğlence ve gezi sektörüne hizmet eden bir amaca dönüşmüştür. Ne kadar ortam sağlarsanız sağlayın, vahşi hayvanların doğal olmayan ortamlarda kafeslerde yaşatılması sonrasında, hayvanların mutsuz, sağlıksız bir görünüme sahip olması kaçınılmaz bir sondur. Hayvanat bahçesine gitmeyen yoktur herhalde. Hayvanların o halleri gözünüzün önüne geldi değil mi? Çünkü, ticari işletmeye dönüşen hayvanat bahçelerindeki hayvanlar için doğal yaşama uydurulan şartlar ne zaman ki yapaylaşır, yerini ticari kaygıya bırakır, işte o zaman o iş amacından çıkar. Hiç bir hayvanat bahçesi hayvanların iyileştirilmesi ya da o hayvan türünü koruma ve rehabilitasyonu yapamaz. Aslında hayvanat bahçesi fikri, toplum ve doğa arasında süregelen ilişkiye aykırıdır. Dünyada hayvanat bahçeleriyle, halka açık tutulmayan içinde geniş türlerin olduğu hayvan koruma yerleri arasında çok fark vardır. Fakat koruma evlerinin sayısı oldukça azdır.
Hayvanat bahçesindeki hayvanlarla ilgili Profesör Evan C. Young’un yaptığı açıklama çok dikkat çekicidir. Aynen aktarıyorum.”Hayvanları doğadan uzakta, yapay bir yaşam alanında hoş olmayan koşullarda tutuyorlar. Hiç biri doğal özelliklerinin güçlerini gösterebilecek şartlara sahip değil. Bu fırsat onlara sunulmuyor. Can sıkıntısı içinde boğuluyorlar. Ve gerçek dünyalarından çok farklı yaşayıp, tüm gerçeklikten uzak kalıyorlar.” Profesörün bu söylediklerine katılmamak elde değil. Dikkatle okuduğumuzda tespitlerinin ne kadar doğru olduğunu görüyoruz. İşte bu yüzdendir ki, hayvan hakları ve hayvanlara uygulanan eziyetlere yönelik olan duyarlılığın artması ve toplumda daha fazla bilincin oluşması nedeniyle, hayvanat bahçeleri varlıklarını sürdürmek için geçerliliği olmayan gerekçeler ileri sürmektedir.
Hayvanat bahçesine keyif ve gezme amaçlı gelen insanları memnun etme amaçlı yapılan her düzenleme ve ortam bir taraftan da, orada yaşayan hayvanların doğal yaşama hakkının kısıtlanması ve daraltılması demektir. Maalesef en iyi hayvanat bahçelerinde bile durum aynı. Hayvanat bahçelerinde eğitim ve bilgilendirme yerine işin eğlence ve ticari yönüne önem verilir. Başta kısa bir giriş yaptığım yunus parkları, dövüştürülen hayvanlar ve benim de, sizlerin de gittiği sirkler ve oradaki hayvanlar. Biz eğlenirken onlar aslında stres ve baskı altında acı çektikleri kesin.
Hayvanat bahçeleri türlerin korunmasında aslında çok küçük rol oynarlar. Hayvanat bahçelerinin sahip olduğu koruma belgeleri ya yetersiz ya da eksik. Buradaki hayvanlar insan bakımına alışırlar ve tek başına yaşam sürdürebilme yetisinden yoksun kalırlar. Hayvanat bahçeleri türlerin yok olmasını engelleme konusunda başarılı olsalardı, hayvan tür sayısı artardı zaten. Fakat beklenenin aksine bir azalma görülmektedir. Hayvanat bahçelerinin standartları ve yaşama koşulları yükseltilmeli ve bu bir zorunluluk olmalı. Çünkü hayvanları korumak doğanın dengesini korumakla eş ve tabiatın bir parçasıdır.
Alıntı : http://www.kocaelihaberci.com/mobil/samirin-hapsine-buyuk-tepki-h10850.html
İPEK YILDIRIM