HAYVAN DENEYLERİ VE VİCDANİ SORUMLULUK

Dünyada çoğu insan kendini tüm dünya varlıklarından daha üstün görür. Sanki dünyadaki her şey aslında sadece insanlar için yaratılmış gibi. Bu da insanlarda ”ben ve öteki” kavramını oluşturur. ”Benim” için gereken neyse ”öteki” onu yapmak zorundadır. İnsanların barınması için, rahatı için, daha iyi yaşayabilmesi için tabiat yok edilir, hava, su kirletilir. Çünkü üstün varlık olan insan için bu gereklidir. Peki bu üstün varlık olan insan, hastalanıyorsa ve ilaç geliştirilmesi gerekiyorsa ve bu ilaçların emniyetli veya etkili olduğunun denenmesi lazımsa ne yapılacak? Tabii ki ondan daha az önemli varlıklardan yardım alınacak.

Hayvan üzerinde deney yapılması antik çağlardan beri süregelen bir durum. İnsan, üreteceği aşıları ve ilaçları kendi üzerinde kullanmadan önce hayvanlar üzerinde denemiş. Hayvan deneylerinin sonuçlarının her zaman işe yaramadığıyla ilgili bir çok yazı okudum. Kimi zaman hayvan deneylerinde kullanılan ilaçlardan pozitif sonuç alınsa da insan deneylerinde bir işe yaramamış veya hayvanlarda toksik etki göstermeyen bir ilaç, insanlarda büyük yan etkilere sebep olmuş. Ancak geçmişte çocuk felci, cüzzam gibi hastalıklara, yakın geçmişte de AİDS ve Hepatit-B gibi hastalıklara yönelik aşı ve ilaçların oluşturulmasında hayvan deneylerinin rolü büyük olmuştur. Özellikle son dönemde tüm dünyayı  vuran Covid-19’a karşı geliştiren aşı ve ilaçlar için gelincikler ve fare kullanılmış. Eminim yakınlarını bu ilaçlar sayesinde kaybetmeyen insanlar, bu uğurda üzerinde deney yapılan hayvanları önemsemiyordur. İşte tam da bu, içimizdeki vicdani ikilemi yeniden bize düşündürebilir.

Son dönemlerde bu durum insanlığın kendini ahlaki yönden sorgulamasına neden oluyor. Bu nedenle hayvan deney karşıtlarının sayısı günden güne artıyor. Bilim dünyası da hayvan deneylerinin yerini alabilecek alternatiflerin peşine düşmüş durumda. Bunlardan bazıları; bilgisayar modelleri, hücre ve doku kültürleri, gelişmiş omurgalılar yerine gelişmemiş omurgasızların kullanılması ve mikroorganizmaların deneylerde kullanılması.

Trolley paradoksu denilen bir şey okudum. Raylarda duran 5 işçinin üzerine doğru gelen bir tren var ve bu trenin durma şansı yok. Yön değiştirmeye yarayan makasın yanında duruyorsunuz ve trenin yönünü değiştirdiğinizde 5 işçiyi kurtaracaksınız ama treni diğer  rayın üzerinde duran 1 kişiye yönlendireceksiniz. 5 kişinin ölmesi yerine 1 kişi ölmüş olacak. İnsanların çoğu kolu çekerek 5 kişi yerine 1 kişinin ölmesi tercih etmiş. Peki tren yine 5 işçinin üzerinde bulunduğu rayda ilerlerken bu sefer siz rayların üzerinde bir üstgeçittesiniz. Yanınızda biri var. Eğer o kişiyi aşağıya atarsanız tren o kişiye çarpacak, onu öldürecek ama yavaşlayarak 5 kişiye çarpmayacak. Yanınızdaki kişiyi raylara atar mısınız? İnsanların çoğu atmayacağını söylemişler. Psikologlar her iki durumda da sonuç, 5 kişinin hayatına karşılık 1 kişi olmasına rağmen seçimin farklı olmasının sebebini ”önemli olan sonucun ne olduğu değil, sonuca giden ahlaki yolun nasıl olduğudur” diyerek açıklamış.

Sonuç olarak hayvanların yanımızda olduğunu unutmazsak ve bu deneyleri son çare olarak düşünürsek belki vicdanımızı biraz olsun rahatlatabiliriz ve umarım ki teknoloji ve bilimin gelişmesiyle günün birinde o raylarda olduğunu düşündüğümüz 5 kişiyi kurtarmak için ” 1 kişiyi” feda etmek zorunda kalmayız.

 

(Visited 14 times, 1 visits today)