Haksızlığın tanımı tam anlamıyla hakka ve adalete aykırı olma durumudur. Çoğu insan, haksızlığı yalnızca başkalarına karşı adalete ters düşecek bir tutum sergilemenin teşkil edeceğini düşünse de kendine yaptığı haksızlıkların farkına varamıyor. Peki, bir insan kendine nasıl haksızlık yapar?
İnsan kendine en büyük haksızlığı, “hayat” adını verdiği senaryosunda başrolü oynamayarak, yaşamının merkezine başkasını oturtarak yapar. Hayatımızı mercek altına aldığımızda çoğu zaman başkalarına göre yaşadığımızı, diğer insanlardan bağımsız kararlar alamadığımızı ve aslında hayatımıza başkalarının yön verdiğini saptarız; farklı bir benliğe, karaktere bürünüp kendimiz olmaktan çıkarız. Birçok eleştiriye maruz kalıp fikirlerinden dolayı sürekli yargılanan insanlar çıkmaza girerler, aldıkları kararları devamlı sorgulama eğiliminde olurlar, yaptıkları her şeyden sonra başkalarının onlara ne diyeceğini düşünürler. Bunlar olurken hayatlarının ellerinden kayıp gittiğini fark etmezler.
Özlü sözleriyle tanınmış Latin bir yazar olan Publilius Syrus,” Başkalarının keyfine göre yaşamak, sefaletlerin en büyüğüdür.” demiştir. Gerçekten de insanın kendi hayatını başkasının kontrol etmesine göz yumması, sefaletten başka bir şey değildir çünkü o insanın hayatla bağı kopmuştur. Böyle insanlar, kendi duygu ve düşüncelerine o kadar çok yabancılaşır ki ne istediklerini bilemez hâle gelirler.
Başkaları gibi yaşamanın girdabına kapılan insanlar, sürekli kendilerini yetersiz gördükleri için başkalarına imrenip onlara benzemeye çalışmaktan kendilerini alıkoyamazlar; başkalarının hayatlarından medet ummanın onlara mutsuzluktan başka bir şey getirmeyeceğinden bihaberdirler. Hâlbuki kendilerini tanımaya çalışıp sadece kendi iç seslerini dinleseler tüm o dertlerin yerini huzura bırakacağını görürler. Tek yapmaları gereken, dikkatlerini başkalarının hayatlarının yerine kendi duygu ve düşüncelerine odaklamak.
Hayatınızın bir gemi olduğunu hayal edin ve o geminin dümenini sizin yerinize işinin ehli olmayan, hedeflediğiniz yeri bilmeyen bir kaptan devraldığında ne olacağını düşünün. Yüksek ihtimalle gemi ya batacaktır ya da batmasa bile hedeflediğiniz rotaya ulaşamayacaktır. Aynı bunun gibi sizin de hayatınızı başkaları kontrol ederse hayatınız ya altüst olacak ya da siz hedeflerinize, hayallerinize ulaşamayacaksınız. Bu yüzden, kendi hayatınızın başkaları yüzünden harcanmasına izin vermeyin.
Siz de kendi hayatınızın başrolü olun ve bu rolü kimsenin elinizden almasına seyirci kalmayın, senaryodaki diğer oyuncuların hayatınızı mahvedip hayallerinizle oynamasına tepki göstermekten çekinmeyin. Başkalarına dönük olan aynanızı kendinize çevirin ve kendinize hak ettiğiniz değeri verin. En önemlisi, özgürlüğünüzün baltalandığını hissettiğinizde ses çıkarmaktan korkmayın ve hayatınızı kendinize zindan etmeyin. Dünyada çokça tanınmış bir psikolog olan Carl Rogers’ın da dediği gibi, “Başkası ne der?” bakışından “Ben ne derim?” bakışına geçebildiğinizde olgunlaşmışsınız demektir.
Kaynakça:
https://www.ozlusoz.net/baskalarinin-keyfine-gore-yasamak-sefaletlerin-en-buyugudur/
https://aktifinsan.com/makaleler/hayati-basrollerde-oyna-yama-mak.html