Bora, sekizinci sınıfa giden bir çocuktu. Bu yılın bir an önce bitmesini istiyordu çünkü sekizinci sınıf gerçekten zor bir dönemdi. Bir yandan yazılı sınavlar, bir yandan da her pazartesi yapılan deneme sınavları… Sınav kaygısı derken zaman hızla geçiyordu.
Yazılı haftası gelip çattı. Bora, iyi bir şekilde çalıştığını düşünse de tam olarak yeterli değildi. Annesi daha fazla çalışmasını söylüyor ancak o yine de “Ben çalıştım.” diyordu. İlk yazılısı Türkçe sınavıydı. Bora için gayet iyi geçmişti. Daha on sınavdan sadece bir tanesiydi bu. Bora, diğer sınavlardan da yüksek alırsa güzel bir hediye kazanacaktı. İki hafta geçti. Yazılılar bitmiş, Bora daha rahat bir şekilde hareket etmeye başlamıştı. İlk yazılı sınavı olan Türkçe sınavını hoca açıklayacaktı. Öğretmen, elinde sınav kağıtlarıyla sınıfa girip oturdu. Birkaç kişiyi okuduktan sonra sıra Bora’ya geldi. Bora, hocanın yanına gidip kağıdını inceledi. Notu iyiydi.
Bir sonraki derste diğer sınavı açıklandı. Bu hafta boyunca öğretmenler daha çok yazılılardaki soruları çözmekle ve puanları açıklamakla geçirdiler. Türkçe sınavı iyi geçmişti ama diğer sınavları pek iyi değildi. Bora, bütün öğretmenlerine bir söz verdi: İkinci dönemdeki yazılı sınavlardan daha iyi notlar alacaktı. Zaman geçti ve yazılılar tekrar karşısına çıktı. Bu sefer çok daha iyi çalışmış, önceki sınavlarda yaptığı hataların üzerine gitmiş ve hepsini anlamıştı.
Yıllar sonra, Bora güzel bir lisede okurken öğle teneffüsünde arkadaşlarına bu hikayesini anlattı. Ardından şöyle dedi:
“Her zorluk beni daha güçlü kılıyor. Düşsem de kalkmayı ve devam etmeyi asla unutmayacağım.”