Hayatın Notaları

Duygu, düşünce ve imgeleri teksesli ya da çoksesli olarak anlatma sanatı. Tanımı sanki bir yerlerden hatırlıyor gibisiniz değil mi? Kendisi hayatımızın vazgeçilmezlerinden olup sıkıştığımız anlarda bize başımızı yaslayacak bir omuz, çaresiz anlarımızda bir yardım ışığı ve mutluluğumuzda bir tebrik mesajıdır. Müziktir o işte müzik…

Gözümüzün önünde dünyanın ilk vakitlerine ait bir imaj canlandırmaya çalışalım ve kendimizi o vahşi, uçsuz bucaksız, her şeyin dev boyutlarda olduğu bir ortamda acınacak kadar küçük ve korunaksız, sözel şuur ve dilin oluşmadığı, sözcükler yerine kaba sesler ve çığlıklarla en kolay iletişim içinde olan, anlayamadığı her tabiat olayı karşısında korkudan donup kalan ve zamanının çoğunu kendinden büyük düşmanlarından saklanarak geçiren, küçük klanlar halinde yasayan ilk insanlardan biri olarak hayal edelim. Bu durumda insanların ilk müzik aleti olarak taşları ve kemik parçalarını kullandıklarını, bunları birbirine vurarak değişik ritimlerle ses çıkarttıklarını söylemek en doğru yaklaşım olacaktır. Çok zor bir durum, değil mi? İnsanoğlu olarak duyguları o kadar baskın yaşıyoruz ki çoğu zaman tek başına cümleler pek bir anlam ifade etmez oluyor. Bir şekilde anlatmak istediğimiz derdimizi eşsiz ezgiler eşliğinde çok derin anlamlara sahip söz öbeklerini uyumlu bir şekilde okuma fikri ise insanlık tarihinin dönüm noktalarının başında gelmektedir bence.

 

Friedrich Nietzsche ne de güzel söylemiş ”Müziksiz bir hayat hatadır.” diye. Sözü biraz açmak gerekirse en baskın yaşadığımız duyguları incelemek izlenebilecek en doğru yol olur sanırım. Aşk ile başlayalım. ”Cahildim dünyanın rengine kandım, hayale aldandım boşuna yandım, seni ilelebet benimsin sandım” demiş büyük üstat Neşet Ertaş. Değinmek istediği şey ise gazinoda türkü söylemeye çıktığısırada tanıştığı Leyla ile sürdürmek istediği birlikteliğe babasının engel olmasıdır. Bu şarkı ise Leyla için babası ile atışmasının bir mahsulüdür.

İkinci durağımız bir herkesin zaman zaman tatması gereken motivasyon duygusu olsun. The Script isimli grubun ”Hall of Fame” adlı eserinin temeldeki amacı dinleyicilere çok çalışma ve özgüvenli olma koşulu ile başaramayacakları hiçbir şey olmadığıdır.

Peki ya sisteme yönelik duyduğumuz bıkkınlık duygusu? O da var elbette. Megadeth isimli thrash metal grubunun ”Symphony of Destruction” isimli parçasını ele alalım. Şarkıda ele alınan konu, insanların sistemi yönetenleri körü körüne takip etmesinden dolayı grup üyelerinin duyduğu bıkkınlıktır. Şarkıda bahsedilen kavalcı hikayesindeki farelerin hiç düşünmeden kavalı çalan kişiyi takip etmesi ve en sonunda boğulması şarkıyı genel hatlarıyla özetler niteliktedir.

Değineceğimiz son duygu ise tozlu tarih sayfalarının oluşma sebeplerinin başında gelen merak duygusudur. Tarihin en iyi vokallerinden olan Ozzy Osbourne’un ”God is Dead?” isimli başyapıtı Tanrı’nın varlığına dair Ozzy’nin kafasının içinde geçen düşünceleri konu alır.

Müziği genel hatlarıyla incelediğimizde göreceğiz ki müzik hayatımızın her yerindedir. Bir balığın susuz yaşaması gibi bir insanın da duygusuz yani diğer bir anlamıyla müziksiz yaşaması hataya sürüklenmiş veyahut yaşanamamış bir hayatın belki de en bariz göstergesidir. Bu yüzden Friedrich Nietzsche’nin söylediği söz sonuna kadar doğrudur.

(Visited 42 times, 1 visits today)