Her şey çok normal bir cumartesi akşamı gibi başladı. Hava hafif serindi, meltemin getirdiği çiçek kokusu burnumu okşuyordu. Kucağımda kedim ile penceremin yanındaki koltuğa oturmuş telefonumda yakın arkadaşım olan Meral ile konuşuyordum. Beni ısrarla konsere gitmeye davet ediyordu. “Hem Eylül de geliyor sen niye gelmiyorsun ki?” gibi laflar söyleyerek ısrar etmeye devam etti. Kibarca ona yalnız vakit geçirmek istediğimi söyleyerek telefonu kapattım.
Yaklaşık yarım saat sonra kapı çaldı. Koltuğumdan ayağa kalkıp kapıya gittim. Kapıyı açtığımda ise Meral karşımda kocaman bir gülümseme ile duruyordu. Ona sorgulayıcı bir şekilde baktım. Biraz daha bakışmaya devam ettikten sonra “Beni içeri alacak mısın yoksa donmamı mı bekliyorsun?” diye sordu. “Hava sadece serin bence donmazsın.” diyerek tam kapıyı kapatacakken “Tamam, sen kazandın artık beni içeri al da neden geldiğimi söyleyeyim.” dedi. Bu kazandığım küçük zaferin mutluluğu ile tebessüm ederek onu içeriye aldım. “Söyle bakalım buraya neden geldin?” diyerek konuşmayı başlattım. “Seni götürmeye geldiğim çok açık değil mi?” diye sordu. Derin bir iç çektim. Kendi kendime “Bazen bu kızın ne kadar inatçı olduğunun unutuyorum” dedim ve sonunda pes ettim. Ona beklemesini söyledim ve üstümü değiştirmek için yukarı çıktım. Aşağı indiğimde aşırı ciddi bir şekilde telefonuna bakıyordu. Hatta korkmuş gibiydi. Yavaş adımlarla yanına gittim ve koluna dokundum. Temasım ile bir anda olduğu yerden sıçrayıp bana baktı. “İyi misin, bir şey mi var?” diye sordum. “Yok canım ne olacak sadece ödev listesini gördüm de biraz ona panik oldum.” diyerek bir kahkaha patlattı. Bu çok ilginçti. Meral normalde ödevler ne kadar fazla olsa da bir şekilde yetiştirmenin bir yolunu bulurdu. “Herhalde bu hafta yapması gereken şeyler sıkışmıştır.” diyerek düşüncelerimi bir kenara iterek yaklaşık bir saat sonra ne kadar eğleniyor olacağımızı düşünmeye başladım yani en azından ben öyle sanmıştım.
Konser girişinde Eylül ile buluştuk ve hep beraber içeri girdik. Ortam nemliydi ve ter kokuyordu. Başta rahatsız olsam da burnum bir süre sonra bu kokuya alıştığı için artık hiç takmıyordum. Sadece canımdan çok sevdiğim arkadaşlarım ile buraya zorla getirilmiş olsam da eğlenmek istiyordum. Konser yaklaşık üç saat sürecekti ve biz bu süreyi yarılamıştık bile. Şu an hiçbir şarkıcı sahnede değildi. Mola verdiklerini düşünerek diğer şarkıları kaçırmamak adına hemen tuvalete gitmeye karar verdim. Sağıma dönüp Eylül’e hemen geri döneceğimi söyledim. Onaylarcasına gülümseyerek bana kafasının salladı. Diğer yanıma döndüğümde ise Meral’i görememiştim. “Büyük ihtimal yine tanıdık birini görmüştür sonuçta arkadaş çevresi çok geniş” diyerek tuvaletin yolunu tuttum.
Konser alanında tuvalet bulunmadığı için yakınlardaki petrol ofisini kullanırlardı buraya gelenler. Burası çok uzak değildi, daha da açıklamak gerekirse en fazla beş dakikalık bir yürüme ile ulaşabiliyordun. Mola bitmeden geri dönmek istediğim için hemen yola koyuldum. Yolda yürürken arkamdan ayak sesleri duydum. Başta normal geldiler ama sonra beni takip ettiklerini düşünmeye başlayınca adımlarımı hızlandırdım. Ben hızlandıkça arkamdaki kişi de hızlandı. İşte şimdi korkmaya başlamıştım. Hemen tuvalete girip kapıyı kilitledim. Kapıya sertçe en az yedi kez vurduktan sonra etrafı sessizlik kapladı. “Benden kaçamazsın! Sen şimdi son saatlerini hatta dakikalarını geçiriyorsun. Bu zamanı günahların için dua ederek geçir çünkü, buradan sağ çıkamayacaksın!” diye bağırdı. Onun bu sözleri ile korkudan ağlamaya başlamam bir oldu. Bu kişi kimdi, benden ne istiyordu ve bunlardan da önemlisi sesi neden bana çok tanıdık gelmişti? Bunları düşünürken biri beni çağırdı. “Melek? Neredesin?” Bu kişi Eylül’dü. Hemen kabinden çıkıp ağlayarak ona sarıldım. Sonra arkadan Meral geldi. “Uzun zaman boyunca geri dönmeyince başına bir şey geldi zannettik. Ne oldu, sen iyi misin?” diye sordu Meral. “Biri beni takip ediyordu. Ben de kendimi buraya kilitledim ve sizin sesinizi duyana kadar orada kaldım.” diyerek kısaca açıkladım. “İnanamıyorum. Gerçekten ucuz kurtulmuşum.” Sonra onlara döndüm ve “Siz gelmeseniz ne yapardım bilmiyorum” dedim. Eylül aniden bir deli edası ile gülmeye başladı, bir süre sonra Meral de ona eşlik etti. Kahkahaları beni korkutmaya başlamıştı ki Meral konuşmaya başladı. “Melek cidden çok safsın.” dedi ve beni duvara doğru sert bir şekilde itti. “Seni takip eden başından beri bizdik. Şimdi, o zaman da dediğim gibi ama bu sefer son saniyelerini dua ederek geçireceksin çünkü bu sefer ölümün kaçınılmaz olacak!”. Ne olduğunu idrak edemeden tetiğin sesini duydum ve yere yığıldım. Başımdan kanlar boşalırken son düşündüğüm şey kendimden bile daha çok değer verdiğim arkadaşlarımın bana bunu nasıl yaptığıydı.
Hayatımın Konseri
(Visited 43 times, 1 visits today)