Herkes yılbaşlarını sever, gelişini bazen büyük bazen küçük kutlamalarla kutlarlar. Bu kutlamalar için haftalar önceden hazırlık yapılır. Yakınlarla unutulmayacak bir gün yaşamak ister çoğu insan. Ben ise öyle değilim. Küçüklüğümden beri bu zamanı hiç sevmedim. Çocukların, Noel Baba diye biri var ve uslu çocuk olursan sana hediye getirir, diye kandırıldıkları ve büyüdüklerinde hayallerinin yıkıldığı bir zamanı neden seveyim ki? Hem küçükken Noel Baba’ya yazdığım hiç bir mektup ona ulaşmamış, hiç bir zaman istediğim hediye alamamıştım. Çünkü öyle biri yoktu.
Ben on altı yaşında bir kız çocuğuyum. İsmim Alina. Mucizelere ya da burçlar gibi uydurmacalara inanmam. Bu yüzden garip biri olduğum düşünülür, dışarıdan dost canlısı gözükmediğim söylenir. Ama beni tanıyanlar ve sevenler bunun tamamen yanlış olduğunu bilir. Bana iyi davrananlara ben de iyi davranırım. Arkadaşlığın değerini bilirim. Fakat çok fazla arkadaşım yok. Çünkü insanlar beni tanımadan yargılıyorlar. Bu yüzden her zaman ailemden bana arkadaşlık edecek bir köpek almalarını istedim. Ama bana sürekli “Köpekler çok tüy döküyor.” ya da “Biz zaten kalabalık bir aileyiz, bir de köpeğe bakamayız.” diyorlardı. Fakat geçen senelerde benden üç yaş küçük olan kardeşim Andre’ye muhabbet kuşu aldılar. Onunla ilgilenmiyor bile! Onunla ben ilgilenmek zorunda kalıyordum. Ama bundan şikayet etmiyorum, çünkü hayvanları ve onlarla ilgilenmeyi severim. Yine bir aralık sonu -yılbaşı hazırlıkları çoktan başlamıştı- en yakın arkadaşım Linda’nın evine gittim. O akşam film izleyecek ve onlarda yatıya kalacaktım. Yolda giderken köpeğini gezdiren Bayan Laura ile karşılaştım. Ona selam verdim ve köpeğini birkaç dakika sevdim. Sonra yoluma devam ettim. Linda’nın evine varmıştım. Zili çaldığım anda içeriden köpek havlama sesleri geldi. Bunlar Linda’nın köpekleri Rocki ve Coco idi. Linda’nın annesi kapıyı açtığında hemen üstüme atladılar. Onlar gördüğüm en tatlı canlılardı. Annesi içeri geçmemi söyledi. Hemen üst kata çıktım, Linda’nın odasının yolunu tuttum. Kapıyı tıklattım ve içeriden “Gel!” sesi gelince kapıyı açtım. Linda’yı gördüm ve ona sarıldım. Oturup biraz sohbet ettikten sonra Linda bana “Beş dakikaya geliyorum, sen de buralarda takılabilirisin.” dedi ve odadan çıktı. Linda’nın odası tamamen köpek temalı eşyalarla doluydu. Çarşafından, duvardaki posterlere kadar neredeyse her şey köpek temalıydı. Linda içeri girdi, elinde bir hediye paketi vardı.
Onu bana uzattı ve “Bu senin için.” dedi. Onu aldım ve yavaşça kapığını açmaya başladım. Hediye paketini açtığımda gözlerime inanamadım. Bu bir köpekti! En fazla bir aylık bir Poodle’dı. Ne kadar sevindiğimi hayal bile edemezsiniz. Kimse edemez. Ama Linda tahmin etmiş olacak ki bana onu hediye etmişti. Linda’ya uzunca sarıldım ve yüzlerce kez teşekkür ettim. O da “Bu senin on yıllık hayalindi, bu sana alınacak en değerli hediye. Maalesef yılbaşında büyük annemlerin yanına yurt dışına gideceğimiz için erken vermem gerekti.” Ona tekrardan sıkıca sarıldım. Bu olayın üstünden yedi yıl geçti ve köpeğimle birlikte başka bir şehre taşındık. O günden beri çok mutluyum, ve o günden beri Linda en yakın arkadaşım olarak kaldı. Ayrıca söylemden geçmeyeyim, o günden beri yılbaşlarını büyük kutlamalarla karşılıyorum.