Bazı insanlar vardır, doğuştan şanslı diye adlandırırız onları hatta. Dünyaya geldiklerinde bazı avantajları vardır ve bunlar sayesinde daha bir hayat sürerler. En azından biz öyle düşünürüz. İşte benim isteğim de bu avantajların birinin bende olmasıydı.
Aşırı yağmurlu, hatta fırtınalı diyebileceğim bir gündü. Okuldan eve dönecektim fakat otobüsü kaçırmıştım. Üstümdeki montum da o havaya uygun değildi pek. Durağa doğru yürürken kendi kendime söylenmeye başladım. Ne vardı ki zengin olarak doğsaydım, babam bir iş adamı olsaydı ya da çok lüks bir evde otursaydım… Kim istemezdi ki bunları?
Bir korna sesiyle kafamdaki bulanık düşünceleri uzaklaştırdım. Yanımda siyah bir araba durmuştu. Ne olduğunu anlamak için eğildim ve içindeki adam ismimi söyleyerek binmemi istedi. Güler yüzlü bir adamdı ve bana kibar davranmıştı. Bu havada pek bir tercihim yoktu aslında, ben de bindim. Aklımdan geçen bir sürü senaryo vardı ve ben neyin içinde olduğumu merak ediyordum. Şoföre sordum kim olduğunu. Sorum komik gelmiş olacak ki kahkahayla güldü, daha sonra ciddi olduğumu anlayınca adını söyleyerek özel şoförüm olduğunu söyledi.
O sırada kocaman bir kapının içerisine girdik. Adeta filmlerdeki gibi bir evdi burası, işte geldik eve dedi şoför. Ben ağzım açık bir şekilde sorularımın cevaplanması için can atıyordum. Panik içinde eve girdim ve ilk gördüğüm kişiye neler olduğunu sordum. Sanki herkes her şey normalmiş gibi davranıyordu. Kafayı yemek üzereydim.
Bir anda farklı bir kargaşanın içinde buldum kendimi. Koskocaman bir yemek sofrasında yemek yiyordum. Rüyada falan mıydım? Ne yapmam gerektiğini hiç bilmiyordum ve eğer bu gerçekse kâbustu, rüya değil. Ailem yoktu, onun yerine tanımadığım insanlar oturuyordu benimle. Belki de yorgunluktu her şeyin sebebi, uyuyup yarın bu problemi halledeceğime karar verdim.
Renkli bir odada tek başıma oturuyordum. Kulağıma bin bir türlü ses geliyor, her biri farklı şeyler söylüyordu. En sonunda karşımda annemi gördüm, veda eder gibi konuşuyordu. Ona sarılmak istedim ama yapamadım. Daha sonra babam geldi, bana yaptığı tüm fedakârlıkları anlattı daha sonra da sonsuzluğa ulaştı. Son olarak o arabaya bindiğimden sonra tanıştığım kişileri gördüm, her biri çok iyi şeyler söyledi bana. Artık onlarla olduğumu ama bu yolun çıkışının kapalı olduğunu söylediler devamında da.
Kan ter içinde uyandığımda sabah olduğunu anladım. Dün kendi kendime mırıldanmalarım gerçek olmuştu. İnanamıyordum; bir dilek tutmuştum, gerçek oldu. Hayatım bir anda değişti. Ama asıl soru bu neye mâl oldu? Bu hayatta bana en çok değer veren iki kişiyi kaybettim: Annemi ve Babamı.