Son zamanlarda sadece çocuklarımı, torunlarımı ve ismimi hatırlayabiliyordum. Elden ayaktan kesilmiş, ne bir şey yiyebiliyordum ne de boğazımdan bir yudum geçiyordu. İnsanlar bana bakıcılık yapmak için etrafımda perdane oluyorlardı. Kim bilir belki bunlar son nefeslerimdi. İşte bu illetin adı Alzheimer. Beni yaşanmışlıklarımdan canice alıkoyan ümitsiz bir vaka. Her gün usanmadan sıkılmadan sorduğum o soruyu sordum kendime “Kimim ben?”. Sahi kimdim ben?
Yıllar evvel kimliğimi bir hiç uğruna unutmamak için yazdım bunca günlüğü, bazenleri açıp açıp okurum. Merak ettiğim o muhteşem anıları birkaç saatliğine olsa bile hatırlamak benim de hakkımdı sonuçta. Hizmetlilerden birine seslendim: “Yavrum, raftaki kırmızı ciltli defteri uzatır mısın?” Hizmetli kafasını onaylar şekilde salladı ve raftaki defteri bana uzattı. Emek emek yazdığım sayfalara, dizelere, sözcüklere göz attım. Sayfaların birinde bir mektup gözüme çarptı. Neyin nesi bu? Mektubu yavaşça sayfadan ayırdım ve daha dikkatli inceledim.
Üzerinde ilk aşkım Halis’in ismi yazıyordu. Bakmayın hiçbir şey hatırlamıyorum dediğime. Bir isimle her anıyı gözümün önündeymiş gibi yaşarım. Mektubu özenle ve nazikçe açtım, yazanları yavaş yavaş okumaya başladım. Bu aşk o kadar büyükmüş ki, o zamanın koşulları yüzünden evlenmek için şehirden kaçma planları bile yapmışız. Bir kadının sevdiği adamın yüzünü hatırlamaması ne kadar acı. Sayfalardan birine Halis ile tanışmamızı yazmışım, son günlerde okumak için can attığım tek sayfa belki de. Kelimeleri bir bir okuyup kafamda canlandırdım, o pay biçilemez hatıraları. Bir yandan okuyor bir yandan da gözyaşlarımı tutamıyordum. Sayfaları çevirdikçe başka maceralara atılıyordum adeta. Sayfaların birine şöyle yazmışım: “Halisle evleniyoruz ne babamın ne de annemin izni olmasa da bunca yılımı sevdiğim adamla geçirmek istiyordum her şey çok hızlı gelişti ve kendimi havaalanında bulmuştum. Halisi bekledim ama kimse gelip geçmeyince anladım ben onu ne kadar sevsem de o benim için karşılıklı hissetmiyormuş”. Tabi o zamanlar işler biraz farklıydı. Meğersem Halis havaalanına gelirken kaza geçirip ölmüş. Sevdiğim adamın bedeni arabaların altında kalarak ezilmişti yani. Ben bu haber aldığımda içimde daha önce hiç yaşamadığım duyguları yaşamıştım. Çok üzülmüş haftalarca hatta aylarca odamdan çıkmamıştım.
Acımın üstünden çok geçmeden babam beni ortaklarının oğullarıyla evlendirmişti. O gün bu gündür bu zengin evde hiçbir zaman kendimi benimseyememiştim. Hep kendimi yalnız ve sevgisiz hissetmiştim. Halis’i hiç unutamamış onun acısıyla yaşamıştım bunca sene. Günlüğü yavaşça kapatıp rafa yerleştirdim, koca bir ömre tanıklık eden o raflara.