Yüzyıllar boyunca, dünyanın her bölgesinde kadınlar ve erkekler için çizilmiş güzellik algıları ve vücut ölçüleri var olmuştur. Bu çizimler zamana ve bölgeye göre değişse de hiçbir zaman ortadan kaybolmamışlardır. Her ne kadar fiziksel görünüş hiç önemli değil desek de çevremizdeki insanları görünüşlerine göre yargılayarak bizler yaratmıyor muyuz bu güzellik standartlarını?
Güzellik konusunda yapılan ilk hata ona sadece bir kavram olarak bakmamızdır. Oysaki kavramların içeriği çoğunlukla değişmez ve birçok kavram yaşamımıza yön verecek kadar mühim değildir. Streç film gibi üzerimize yapışıp organlarımızı bile yerinden oynatabilecek sıkılıktaki korseler; iri göğüsler, ince bel ve iri kalça -kum saati vücut tipi- vb. vücut şekillerine sahip olmak için yaptırılan estetik operasyonlar ve sosyal medyanın her köşesindeki photoshoplu fotoğraflar bugüne kadar sadece toplum içinde güzel(!) görünebilmek adına çektiğimiz acılardan bazıları.
Korselerin modasının geçtiğini ve estetik amaçlı yapılan ameliyatların pahalı, zahmetli olduğunu göz önünde bulundurarak günümüzdeki en büyük akımın sosyal medya ve photoshop oluğunu söyleyebiliriz. Peki, nedir bu photoshoplu fotoğrafların esrarı? Nasıl birdenbire photoshopsuz tek bir fotoğraf paylaşamayan influencerların (sahip olduğu sosyal medya kanalları aracılığıyla belirli bir kitleyi etkileyebilen kimse) paylaşımlarına beğeni yağdırıp, ayna karşısında kendi vücudumuza hüzünle bakıp, çevrim içi derslerde bile Snapchat filtresi kullanan bir nesil haline geldik?
Cevaplar çok uzağımızda değil aslında. Telefonunuzda kayıtlı olan fotoğrafları açın ve şöyle bir göz atın. Bunlardan sosyal medyada paylaşmadıklarınızı kaç kişi gördü? Muhtemelen sadece siz veya birkaç yakınınız gördü. Peki, yakınlarınıza fotoğraflarınızı gösterirken photoshop kullanma gereği duydunuz mu hiç? Ben hiç gerek görmedim açıkçası. Oysaki sosyal medyada bir şey paylaştığımız zaman yakınlarımızın yanı sıra birçok kişi görüyor fotoğraflarımızı. Kişi sayısı insanı kaygılandırabilir ancak kaygımızın temelini fotoğraflarımızı görenler mi oluşturuyor yoksa farklı bir temele mi dayanıyor kaygılarımız?
Kaygı kavramına biraz daha yakından bakacak olursak tamamen bizim kendi zihinlerimizde önceden gördüklerimize ve öğrendiklerimize dayanarak oluşturduğumuz endişeler topluluğu olduğunu anlayabiliriz. Sosyal medyadaki kaygımızın yaşadığımız toplumdaki güzellik algısı ve standart vücut ölçülerine dayandığını Publilius Syrus’un şu sözünden anlayabiliriz:” Güzel bir yüz, bir tavsiye mektubudur. ”.Dolgun vücut hatlarına sahip olan kadınların aşağılandıkları bir toplumda yaşayan kadınların vücutlarını olduğundan ince göstermeye çalışması, çillerin itici bulunduğu bir toplumda yaşayanların yüzlerini lekesiz göstermek için filtreler kullanması toplumun yargılarının kaygı seviyemize etkisini gösterir. Peki, bu yargıların etkisi sosyal medya paylaşımlarımızla sınırlı kalıyor mudur?
Toplumlardaki güzellik standartları, ideal vücut ölçüleri ve vücut tiplerinin günümüzdeki belirleyicisi moda. Modanın güzellik anlayışını da Balzac’ın ” Güzellik, çoğu zaman kusurları gizleyen bir örtüdür. ” sözüyle açıklayabiliriz. Güzelliği bir filtre niyetine kullanan moda anlayışının hayatımıza verdiği tek zarar filtreler ve photoshoplu fotoğraflarla kalsa keşke. Sosyal medya fenomenlerinin ve ünlülerin incecik vücutlarını, bolca badana yapılmış yüzlerini gören gençlerin bu derece sahte görünümlere özenmesi onları yüzlerini birçok makyaj malzemesiyle kapatmaktan tutun yeme bozuklukları geliştirmeye kadar itiyor. Sahte görünümlü fenomenlerin yaşlarının küçülmeye başlamasıyla henüz 15-16 yaşlarındaki kızların en az 25 yaşındaymış gibi gözükmeye başlaması da modanın ve sosyal medyanın yan etkilerinden.
Sonuç olarak, sosyal medya ve photoshop kaygılarımızı olumsuz yönde etkilese de sorunun temeli toplumların ta kendisi. Toplumlardaki güzellik standartlarını kırıp daha çok insanı kaygılarından veya yeme bozukluklarından kurtarmanın tek yolu toplumları oluşturan bizlerden geçiyor. Ben tek başıma ne yapabilirim ki diye düşünmeyin, insanları dış görünüşlerine göre yargılamayı bırakmaktan ve filtrelerden vazgeçmekten başlayın. En önemlisi de şunu hiçbir zaman unutmamanız: Siz olduğunuz gibi çok güzel ve değerlisiniz. Hiçbir yorum ve ön yargı sizin sağlığınız ve mutluluğunuzdan önemli değil. Fotoğrafları filtreleyebilirsiniz ama hayatı asla!