Çok tuhaftı, ağlayamadım. Ama ruhum paramparça olmuştu. Hani bazen çok sinirleniriz ama söyleyemeyiz ya. Ya da bazen problem biz bile değilizdir. Hayat sarpa sarmıştır, insanların hepsi kötülükten beslenirken, kötülüğün doğru yol olduğunu savunurken, siz kötülük yapmaya kalkışsanız bile içiniz paramparça olur ya. Bunu gibi bir şeydi işte yaşamak. Ne herkesin sen olduğunu ne de senin herkes olduğunu anlamaktı yaşamak… Ne yaparsın ki bu durumda… Tek başınasın bir samanlıkta. Anlayan yok derdini, ne zaman üzüldü en son insan oğlu bir yavrunun ölümüne? Gözleri önünde olsa bakıp geçerler, sosyal medyada viral olsa vicdanı konuşur ama arkadaş ortamında…
Ben insanın duygu dönüşümünü iki türlü olduğunu düşünüyorum; birincisi kendisiyle olan iç savaşı, ikincisi diğerleriyle olan savaşı. En acı vereni kendiyle olanıdır tabii. Aynada yüzüne, gözüne bakamamak, ben ne yaptım kendime demekten daha acı verici bir şey yoktur bu hayatta. Nedense kimse insan olmamış, herkes yüzüne bir maske takıp dışarıya çıkmış gibi yaşıyoruz bu hayatı. Konuşanlar çok konuşuyor, sessiz kalanlar çok sessiz kalıyor, işte insanın diğerleriyle olan savaşı bitmiyor. Bitmiyor ki neden bitsin? Kendinizle barışıksanız diğerleriyle savaş halindesinizdir ya da tam tersi bir deyişle mutluysa insan, mutluluğunu bozmaya çalışanlara karşı siper almalıdır. Dışarıdan görünen yoktur, hissedilen vardır. Hayat, bakıp da göremeyenlerin görenlere yaşattığı eziyettir bir nebze. Bir savaşın da sadece iki tarafı vardır, birincisini seçersen ikincisini reddetmişsindir zaten.
İç savaşı insanın, çok anlaşılmaz dışarıdan. “Ya sen neden böylesin?” derler. Deseler ne olur. Kimse anlar mı seni senden daha iyi? Anlar tabii ki, şu haline bak mahvettin kendini. Bir insan kendinden nefret edemez. Etse etse kafasındaki kendinden nefret eder. Bir insan bedeniyle zihnini ne kadar ayrıştırmışsa o kadar zarar verir kendine. Kendimize karşı bu kadar serbest olmamız bir felaket sadece. Sokaktaki birine zarar veremezsin, kendine ise dilediğince ver. Ya tam olarak ayrışırsan kendinden… Ben dediğin yok olur, diğerleri için yaşarsan? Kendine zarar verdiğinde de seni aynı eskiden olduğu kadar sevecekler mi? Hayır tabii ki. Sevilen insan ayrıştırır bedeniyle zihnini. Şayet o bile sevildiğinin kafasındaki imajla yaşamak ister. Seni seven seni ne kadar tanıyor ki? Bir süre sonra sevileceğini bildiğin kişiye dönüşmekle kafayı bozarsın. Ya sen yanlış kişiye dönüşürsen, belki de senin dışarıdan görünüşün diğerlerinin aklındakinin tam tersi? Ne yapacaksın, bütün mutluluğun mu kaybolacak? Değiştirip mutlu olabileceği tek şey kendi zihnidir insanın, diğer insanların kafasındaki düşüncelere hapsolmuş biri o kadar ayrışmıştır kendinden. En sonunda da zarar verir kendine. Mutlu olamaz. Seni, koşullu olarak kendi aklındaki kişiye dönüşürsen seveceğini söyleyen insanlar da çıkarcı, bencil insanlardır. Bu hayat bu kadar komplikeyken belki de en komplike hayvan türüyken biz, basit insanlar için basite indirgenmek isteniyoruz. İşte bütün bunlar… Belki de insan her şeyi içine atmaktan boğuluyor zamanla.