Çok tuhaftı, ağlayamadım ama ruhum paramparça olmuştu.
Ben İstanbul’da doğup büyüdüm fakat 12 yaşımdayken orada ailemin çok arkadaşı olduğu için ve akrabalarımız olduğu için Kahramanmaraş’a taşındık.
Tabiki ilk başta alışamadım. Hava çok sıcaktı, insanlar, gelenekler, kültürler farklıydı çünkü. Buna ek olarak okulumdan ve arkadaşlarımdan birden ayrılınca bu yeni ortama alışmaya veya uyum sağlamaya çalışmadım. Mesela birisi sadece Maraş’ta yapıldığını duyduğum bir şey söylediğinde kibirli bir şekilde daha önce hiç böyle bir şey görmediğimi, İstanbul’un buradan çok farklı olduğunu söylerdim. Biliyorum, yanıştı ama çocuktum işte.
Dört yıl geçtiğinde arkadaş çevremi çok daha geliştirmiştim ve yeni tanıştığım akrabalarımla daha iyi anlaşıyordum. Kısacası hayat daha iyidi ve artık yeniden mutluydum.
O günü herkes bilir, yarıyıl tatilinden sonra okulun ilk günüydü 6 Şubat, heyecandan genelde öğrenciler uyuyamaz tatilin son gününde. Ben de uyuyamamıştım bu yüzden telefonumu aldım ve okulda tanıdığım yakın bir arkadaşıma yazdım. Uyuduğunu düşünmüştüm ama uyumamıştı o da. İki saat kadar konuştuk sonra da yatağın sallanmaya başladığını fark ettim, nedense kardeşimin yatağı salladığını düşündüm ama o küçücük çocuk koskoca yatağı nasıl sallasın? Etrafa bakmaya başladığımda deprem olduğunu anca fark edebildim. Yerimden fırladım ve aklıma gelen ilk şey kardeşim olduğu için onun yanına gittim. Kucağıma alıp ikimizi koruyabilecek bir yerde pozisyona geçtim.
Bina tam anlamıyla üstüme yıkılıyordu ve annemle babamdan ses gelmiyordu. Bu süreç hiç bitmeyecekmiş, sonsuza kadar sürecekmiş gibi hissettirdi. Saatler sonra enkazdan kardeşimle çıkarıldık. Üstümüzde pijamalar vardı sadece ve yalın ayak geziyorduk. Etrafta kar vardı ve çok soğuktu. Annemden ve babamdan haber alamadım. Başka bir şehirde yaşayan teyzem telefonum olduğu içn bana kolayca ulaşabildi ve hemen Bursa’ya gidecektim kardeşimle.
Havaalanı çok yoğundu -şaşırmamak gerek- saatlerce uçaklar ertelendi. Bazı havayolları uçuşları deprem bölgesinde ücretsiz yapmıştı. O ortamı asla unutmayacağım. Okuldan arkadaşlarımı, öğretmenlerimi, hiç tanımadığım insanları, küçücük çocukları orada çok kötü bir durumda gördüm. Herkes beklemekten aşırı bunalmıştı, yakınlarını kaybedenler çoktu ve bazı insanlar uçağa ilk kez bineceklerdi. Bende bana emanet olan küçük bir çocukla ilk defa tek başıma yolculuk yapacaktım.
Sürekli teyzemle iletişim halinde olunca çok stresli olmadan yapabildim. Bursa’ya geldikten sonra aylarca iyileşemedim. Deprem bölgesine gönderilen “yardımları” görünce içim acıyordu, gerçekten çok alakasız şeyler gönderiliyordu sanki alay ediyorlarmış gibi. Seçim zamanlarındaysa deprem bölgesinin mevcut hükumeti seçip kutlama yaptıklarını gördükten sonra insanlar beni çok kızdırdı. Bende mevcut hükumetin yaptığı onca şeyden sonra seçimleri kazanmasına -duyduğum kadarıyla- anlam veremedim ama o insanların söylediği şeyler gerçekten çok ağırdı. Nereye baksam bu olayla dalga geçiliyordu.
Bursa’ya alışamadım. Ben bu süreçte her şeyi içime atıp kardeşim için güçlü olmaya çalıştım ama bir süre sonra artık dayanamadım. Boğazımda bir düğüm var gibi hissediyordum sürekli. Boğuluyordum, neyse ki zamanla iyileştim.
Belki de insan her şeyi içine atmaktan boğuluyor zamanla.