İki kapılı bir handır hayat, tıpkı Aşık Veysel’in söylediği gibi. Fakat kimse için dümdüz değildir onun yolu; inişli çıkışlı, kavgalı gürültülü, kahkahalı ve gözyaşlı… Tıpkı bir melodi gibi, yüksek ve alçak sesleri vardır hayatın; farklı duygular uyandıran, bambaşka anıları hatırlatan. Yanaklarında kuruyan gözyaşlarını silmek ve yaşamın önemini hatırlamak için bir güne ihtiyacı vardır her insanın. Gururunu bir kenara bırakıp tüm kalbiyle karşısındakine ne hissettiğini, onu ne kadar önemsediğini hatırlatacağı veya büyük bir devletin yıkılmasının ardından hiçlikteki umudu görmeyi başarmış bir umut ordusuyla kurtarılan ulusun destanını anımsatan, kutlanmayı ve hatırlanmayı hak eden bir güne…
Bugün de o eşsiz günlerden biri: Dünya’da bugünü anlamlı bulan, bugünü anlamlandıran yüz milyonlarca insanı en güzel duygularla; barış, kardeşlik, sevgi, saygı, umut ve mutluluk hisleriyle bir araya getiren bir yirmi dört saat…
Büyüklerimiz, gelecek nesillerin hayatı ve bağımsızlığı için canını, gözünü kırpmadan feda eden yüce insanların evlatlarıdır. Atalarının döktüğü kanla tekrar canlanıp bugünlere gelmeyi başarmış olan bu millet, onları hatırlamak ve payidar saygılarını sunmakla mükelleftir. Büyüklerimizin elini öptüğümüzde gözlerinde gördüğümüz sevgi de onlara gösterdiğimiz saygının küçük ama anlamlı bir yansımasıdır. Atalarımızla, ülkemizle ve tarihimizle olan bağlarımızı kuvvetlendirmekle kalmayan, onları koparılamaz kılandır o yansıma. Bu nedenle büyüklerimizin gözlerindeki sevgi ve sonsuz çabalarının nihayetinde, evlatlarının istikbalini görmenin gururu, hiçbir mutlulukla kıyaslanamaz. Dünyanın ayakta kalmak için mutluluk ve barış dışında başka neye ihtiyacı olabilir ki zaten?
Çocuklar ise geleceğin küçük tohumları ve dünyanın yeşermiş umutlarıdır. Onların mutluluğu ise bizler için, dünyalara bedeldir. Küçük bir çocuğun yüzündeki gülümseme, bir çiçeğin tohumunun timsali gibi serpilir her insanın yüreğine; karamsar kalplerde yeşeren bir umudun habercisidir. Bugün ise daha fazla insan mutlu olur çocuklar sayesinde. Çünkü çocuklar koca ülkeyi aydınlatacak ulvi bir mucizeye sahiptir. O yüzden daha bir başka parlar güneş, daha da sıkı olur arkadaşlıklar, ebedi olur dostluklar…
“Hayat bayram olsa…” özetliyor aslında bugünün anlamını. Her günümüz böyle birlikte, gülücüklerle ve ziyaretlerle geçse; kimse sevdiklerini aramak, ailelerini ziyaret etmek ve küslüklerin ardından özür dilemek için bahane olarak bir güne ihtiyaç duymasa… Herkes barışla, saygıyla ve hoşgörüyle her gününü kutlanabilecek nitelikte geçirse… Bir günü değil, hayatı bıkmadan usanmadan kutlasa… Çünkü hepimiz bir şeyin değerini anlamak için kaybetmeyi şart olarak görüyoruz. Kutlayabiliyor olmanın kutladığımız gün kadar önemli olduğunun farkına varamıyoruz.
Kısacası, hayat tıpkı Can Yücel’in şiirindeki gibi:
Nefes almak bayramdır mesela; günün birinde soluksuz kalınca anlar insan…
Görmenin nasıl bir bayram olduğunu karanlık öğretir; sevmeninkini yalnızlık…
Sızlamayan her organ, hele de burun direği bayramdır.
Bayramdır, elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedeni
kaybetmemek, kurda kuşa yem olmayıp “çok şükür bugünü de gördük” diyebilmek…
Tüm dünyanın bayramı; kutlu, mutlu ve ebedi olsun.