HAYALLERİNDEN VAZGEÇME

Her sabah okula gitmek için aynı yoldan geçiyordu ama bu sabah her şey farklıydı. Gözlerimin önünde birdenbire beliren parlak, altın rengi bir kapı, onu başka bir dünyaya davet ediyordu.

Tayfun kapının önünde öylece durarak kapıya bakıyordu. Birden arkadaşının sesiyle irkildi. Arkadaşı “Okula geç kalıyoruz, sen niye burada bekliyorsun” dedi. Tayfun saatine baktı. Zilin çalmasına on dakika kalmıştı. Okula varmak için ise beş dakikalık yolu vardır. Kapının önünden bir türlü ayrılamıyordu. O kapının arkasında acaba neler vardı. Merakını bir türlü gideremiyordu.

Hiç okulu gitmemezlik yapmadım bugüne kadar, bugün ilk kez okula gitmesem ve bu terkedilmiş evin içinde neler varmış görsem diye düşündü. Sonra babasının kendisine çok kızacağı aklına gelerek okula doğru yürüdü.

Okulda bütün gün o kapı ve ev aklını meşgul etti. Her gün aynı yoldan okula gitmesine rağmen daha önce hiç dik katını çekmemiştim. Bugün ise kapıya güneş ışığının vurmasının etkisiyle daha çok parlayan rengi onu içeriye davet etmişti. Hafta sonu o kapıyı açarak içeriyi karar verdi.

Cuma gecesi yatağına yattığında heyecandan bir türlü uyuyamadı. Bir an önce sabah olmasını istiyordu. hayallere dalarak uyuyakalmıştı. Uyandığında annesi kahvaltı hazırlıyordu. Hemen oturup kahvaltısını acele acele yaparak evden çıktı. Annesi arkasından “Nereye gidiyorsun sabah sabah” diye seslendi ama Tayfun çoktan uzaklaşmıştı.

Altın rengi parlak kapının önünde durdu içeriye nasıl gireceğini bilmiyordu. Kapıyı açmayı denedi ama açılmadı. Evin etrafında dolaşmaya başladı. Arka taraftaki bir pencere camının kırık olduğunu gördü. Etrafına ağaçlar ve otlarla kaplamıştı. Camın kırabilmek için bahçede bir taş parçası aradı. İstediği boyutta taşı bulunca camın hepsini kırdı. Artık içeriye girebilirdi.

İçini biraz korku kapılsa da merakı daha ağır bastığı için pencereden içeriye girdi. Girdiği yer mutfaktı. Dolapların kapakları kırılmıştı. Her yer toz içindeydi. Sonra diğer tarafları göreyim diye dolaşmaya başladı. Yerler tahta olduğu için yürüdükçe gıcır gıcır diye sesler çıkarıyordu. Bu sesler de ürpertiyordu. Yine de merak daha baskın olduğu için evin tümünü gezmeye karar verdi. Evin diğer odalarında kırık dökük koltuklar, dolaplar vardı. Her yer toz içerisindeydi. Köşelerde örümcek ağları ve üzerlerinde örümcekler sarkıyordu.

Evde dolaştıkça hayal kırıklığı yaşıyordu. Halbuki o altın renkli parlak kapıyı görünce ne hayaller kurmuştu. Evin içini de kapı kadar güzel olacağını, esrarengiz bir şeyler göreceğini, unutmayacak bir gün yaşayacağını hatta bu günden sonra hayatının değişebileceğini düşünmüştü.

Hayal kırıklığı içerisinde evden çıkmaya karar verdi. Girdiği pencereye doğru yürürken bastığı bir tarafı kırık tahta tamamen içine çöktü. Ayakkabısını tahtanın arasına sıkıştığı yerde çıkarmak için eğilince,  tahtanın içinde eski, yırtılmış bir kitap gördü. Kitabı eline aldı. kapakta “Simyacı” yazıyordu. Sayfalarını çevirdi. Tozlu ve yırtık sayfalarının arasında bir sayfa yere düştü.

Yere düşen sayfalarda el yazısıyla bir not yazılmıştı: “Hayallerinden ve yeni şeyler keşfetmekten asla vazgeçme “. Bu cümleyi okuyunca çok şaşırdı. Bu kitabı okuyan kişi bu notu sanki kendisine yazmıştı. Çünkü kendine saçma hayaller kurduğu için kızarak bir daha hayal kurmamaya karar vermişti. Şimdi ise bu cümlenin gerçekten hayatını değiştirecek bir cümle olduğunun farkındaydı.

(Visited 12 times, 1 visits today)