Hayat sizce nedir? İnsanlar bunu çok dile getiremezler ama davranışlarıyla ve alışkanlıklarıyla adeta şunu söylerler hayat yaşlanıp ölmeyi beklediğimiz bir yerdir. Bir yazar şöyle demiş: İnsanlık sessizce çaresizlik hayatı sürmektedir. Bugün ben size üzerinizdeki ölü toprağını atacak bir şeyler söylemek istiyorum. Bu yazıyı sanki beni dinlermiş gibi değil de sanki hayalleriniz canlanmış karşınıza geçmiş ve sizinle konuşuyorlarmış gibi okuyun lütfen. Hadi o zaman başlayalım.
Kim olduğunla, yaşınla, cinsiyetinle, kıyafetinle, siyasi görüşünle dünya görüşünle ilgilenmiyorum. Bunların hiçbiri birazdan anlatacaklarımı dinlemene engel olamaz. Herkes için ve her durumda kesin olan bir şey vardır ki insan hayalleri olmazsa yaşayamaz. Senin de bir hayalin var ve muhtemelen şimdiye kadar o hayallerini gerçekleştirmek için hep vakit geçirdin, erteledin, korktun, belki de cesaret edemedin ve çok büyük ihtimalle bu ertelemenin korkmanın çekinmenin sebebi çevrendeki insanlardı. Çünkü sana ne dediler çok uçma, hayallere kapılma ve belki de koca okyanus olan hayallerini bir avuç sığ suya çevirdiler. Ama hala biliyorum ki içinde, bir yerde kurduğun hayallerin hala bir kıpırtısı var. Gel beni al diyor gel beni ayağa kaldır diyor, birlikte ayağa kalkalım diyor.
Şimdi sizi harekete geçirecek bir şeyler söylemek istiyorum. Dünyanın en zengin yeri neresidir? Bir düşünün ne Amerika’dır ne Dubai’dir ne İsveç’tir. Neresidir biliyor musunuz? Mezarlıklardır. Çünkü orada hiç icat edilmemiş fikirler, düşünülmüş ama gerçekleştirilmemiş projeler, söylenmemiş şarkılar, yazılmamış kitaplar, girişilmemiş işler, el uzatsa belki binlerce insanı kurtaracak insanlar bulursunuz. Peki neden onca fikir gerçekleşmedi de mezarlıkta? Çünkü korkmuşlardı, başkalarının yapamazsın, o kadar da uçma, beceremezsin, yapılabilecek bir şey olsaydı başkaları zaten yapardı fikirlerine kulak astılar ve hayallerinden geri döndüler. Belki de benim yaşımdaydılar. Belki de benim yürüdüğüm sokaklarda yürümüşlerdi ama düşündükleri şeyi gerçekleştirebilecek cesaret onlarda yoktu. Peki sana güzel bir haber vereceğim. Şu an bu yazıyı okuduğuna göre mezarlıkta değilsin. Yani henüz değilsin. Dolayısıyla şunu biliyorsun tek bir hayatımız var değil mi. Yani geçen hiçbir saniye geri gelmeyecek bir daha değil mi? Belki bu yazıyı birkaç kez daha okuyacaksın ama hiçbiri şu an ki psikolojin gibi olmayacak, geçen hiçbir saniye birebir aynısıyla geri dönmeyecek, birbirinin aynı şeyi yoktur bu dünyada, dişlerini bile her gün farklı şekilde fırçalar insan. Aynı kitabı farklı zamanlarda okursun ve tamamen farklı şeyler anlarsın. Zaman tüm evreni olduğu gibi insanı da değiştirerek geçer. Vücudumuzdaki tüm atomların %90’ı bir yıl içerisinde tamamen değişir yerine yenileri gelir. O halde 1 yıl önceki biz ile bir yıl sonraki biz arasında madde olarakta çok ciddi farklar var. Yani duran hiçbir şey yok. Her şey sürekli bir değişim halinde. Bakın şimdi derin bir nefes alın. Bu aldığınız nefesi bile bir daha ömrünüz boyunca alamayacaksınız. Bu anın aynısı bir daha hiç gelmeyecek. İşte bundan dolayı zaman her şeyden daha değerlidir.
Bir bilgeye sormuşlar kör doğmaktan daha kötü ne olabilir diye. Görme yetisi ile doğup etrafındakileri görememek demiş. Etrafına bir bak kitlelerin umutsuzluğuna rağmen birçok alanda hala başarılı insanlar oluyor. Peki neden? Çünkü hayallerinin peşinden koşmaktan vazgeçmiyor bu insanlar. Kendini yalnız hissetme, mücadele etmiş, hayalleriyle inanmış insanlarla aynı havayı soluyorsun. Yani düşündüğün her neyse bunun başarılı örnekleri var. Dünyada başarılacak o kadar çok şey var ki. Birçok hastalığın tedavisi henüz bulunamadı. Afrika’da her yıl 5 milyon çocuk susuzluktan ölüyor. Bakın; internetsizlikten demiyorum. Televizyonsuzluktan demiyorum. Yemeksizlizlikten bile demiyorum. ‘’Susuzluktan’’ su bile yok su! Günümüzde hala okula gidemeyen insanlar var. Hala savaş var. Hala neden cennete gitmek için ölmeyi bekliyoruz. Neden çevremizi, ülkemizi, dünyamızı cennete dönüştürmüyoruz. Neden olmasın? Neden hayallerimizin peşinden koşmayalım. Birileri imkansız dedi diye mi? Yoksa toplum baskısından korktuk diye mi? Çevremizde insanlar bizi kınar diye mi? Dünyada birçok insan birçok şey başarmıştır. Belki de, bazı başarılar gerçekleşmek için beni bekliyor ‘Bizi’ bekliyor.
Sizden bir ricam var adeta el freninize yapışmış gibi yaşayan insanlardan kurtulun. Artık onları lütfen dinlemeyin. Çünkü bir daha bu dünyaya gelemeyeceğiz. Bir daha bu şansımız olmayacak. Bu tip insanlarda şöyle bir yazılım vardır. Şimdi harekete geçtiğinizde onlar önce görmezden gelirler sizi, devam ederseniz gülmeye başlarlar, devam ederseniz dalga geçerler, devam ederseniz sizden nefret ederler ve inatla hayallerinizin peşinden koşmaya daha da devam ederseniz eğer… Ne olur biliyor musunuz? Sizi sevmeye başlarlar. Bundan sonra her başarıda sizi sevmeye başlarlar. Toplumun büyük bir kısmının yazılımı bu şekilde işler. Siz onları dinledikçe onların hayatını yaşayacaksınız. Biz buraya başkalarının hayatını yaşamaya gelmedik ki. Kendi hayatımızı yaşamaya geldik. Toplumun, kalabalıkların götürmeye çalıştığı yerlere gitmeyin. Gitmek istediğiniz yere doğru kendi yolunuzu kendiniz açın. İz bırakın.
Bakın 100 sene sonra ne bu yazıyı yazan ben, ne de şu an bu yazıyı okuyan sizler bu dünya da olacaksınız. Hepimiz toprağın altında olacağız. Peki biz bu dünyaya keşkelerle ölmeye mi geldik? Hayır! Allah’ın huzuruna gittiğimizde O’na anlatacak şeyler biriktirmeye geldik. Bizi bundan ne alı koyabilir? O’nun huzuruna gittiğimizde ne diyeceğiz? Valla biliyorsun ilk kez yaratıldım tecrübesizdim mi diyeceğiz? İşte bunu diyemezsin Allah’a anlatacak şeyler biriktirmen gerekiyor bu dünyada. Bu amaçtan daha mühim ne olabilir ki bu dünya üzerinde. Bir ünlüye benzemek mi? Onun gibi giyinmek mi? Onun yaşam tarzı gibi bir yaşam tarzına sahip olmak mı? Her kim olursanız olun kendinizi eğitmeniz lazım. Burada okullardan, liselerden, üniversitelerden bahsetmiyorum. Bahsettiğim şey iç eğitimimiz. Çünkü örgün eğitim bu dünyada yiyeceğimiz yemek için para kazanmamızı sağlar. İç eğitim ise hakikate ulaşmamızı sağlar. İç eğitimine önem vermeyen, tamamen maddeyi eğitmeye çalışan insan 25 yaşında ölür. Ama onu 75 yaşında gömerler.
Etraf hayatınızı değiştirecek güzel insanlarla dolu, gidin onları bulun. Öyle insanlar varken bu dünyada ki en kıymetli şeyi -zamanınızı- boşa harcamayın. Çünkü zaman hayallerimizin yakıtıdır. Zamanımız olmazsa hayallerimizi de gerçekleştiremeyiz. Zamanınızı güzel insanlarla geçirin. Kendinize bir hedef belirleyin. Vaktinizin çoğunu iç eğitiminize ayırın. Başlamış olduğunuz şeyi ertelemeden ve vazgeçmeden bitirin ve son olarak eğer hayatınızın sağlam bir açıklaması varsa ve sağlam bir amacınız varsa dünyada sizi korkutacak henüz bir şeyin yaratılmadığını bilin. Güçlü kalın.