Başımıza gelen olayların nasıl gerçekleştiğini insanoğlu hep merak etmiştir. Bu konu hakkında çeşitli görüşleri olan insanlar da buna göre teorilerde bulunmuştur. Bilimsel olarak hiçbir esasa dayanmayan bu teoriler deneyimsel yöntemlerle ortaya çıkmıştır. Bu teorilerden en önemli iki tanesi Çekim Yasası ve Murphy Kanunlarıdır. Bu iki görüş neredeyse tamamen birbirine zıttır. Kimileri hayatımızdaki olayların insanların düşünceleri ile doğru orantılı olduğunu, gerçekleşmesini istedikleri şeyleri düşündükleri veya söyledikleri zaman gerçekleşme ihtimalinin arttırdığını düşünür. Kimileri ise bunun tam tersi olduğunu, isteklerini dile getirmenin olmasını istediğimiz şeylerin gerçekleşme ihtimalini azalttığını düşünür.
Çekim Yasalarına göre dünyada yaşayan her bir varlığın her bir düşüncenin kendine ait bir enerjisi vardır. Çekim Yasalarına göre pozitif şeyler düşünmek iyi olayların karşımıza çıkmasını sağlar. Yani bu yasaya göre kendi hayatımızı kendimiz şekillendirebiliriz. Örneğin çok istediğiniz bir üniversitede kendinizi hayal etmek veya her gün resimlerine bakarak orayı hayal etmek o üniversiteyi kazanmanızı sağlayacaktır. Çekim Yasalarının temelinde hayaller yatar. Pablo Picasso’nun da dediği gibi “Hayal ettiğiniz her şey gerçektir.” hayal ettiğimiz her şey bizi gerçeklere bir adım daha yakınlaştırır. Çekim Yasası da bunu savunur. Hayallerimizin evrene gönderdiği enerji bize gerçek olarak dönecektir.
Murphy Kanunlarına göre ise “Eğer bir işi halletmek için birden fazla olasılık varsa ve bu olasılıklardan biri istenmeyen sonuçlar veya felaket doğuracaksa; kesinlikle bu olasılık gerçekleşecektir.” bir şeyi ne kadar isterseniz isteyin veya o şey için ne kadar çalışırsanız çalışın olasılıkların sonunu asla getiremeyeceğinizden istediğiniz yere hiçbir zaman ulaşamazsınız. Murphy Kanunlarına göre her şey zıt kutupların birbirini çekmesi gibidir ne kadar isterseniz istediğiniz şey sizden o kadar uzaklaşır. Murphy Kanunlarına göre gerçekleşecek tüm olaylar gerçekleşebilecek olan en kötüsü olacaktır.
Murphy Kanunları insanların olumlu şeyleri düşünmesini engeller. Murphy Kanunlarına göre insanlar her ne yaparlarsa yapsınlar her zaman en kötü olan olasılık gerçekleşecektir ve asla hayallerine ulaşamayacaklardır. Çünkü “Bir şeyin ters gitme olasılığı varsa, ters gidecektir.” Peki, bir insan hayatındaki oluşabilecek olumsuzlukları düşünerek nasıl mutlu bir hayat sürebilir, nasıl hayal kurmayı bırakabilir? Yahya Kemal Beyatlı “İnsan, âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar.” demiş. Hayal etmek bir ihtiyaçtır, insanlar hayal kurmadan yaşayamaz. Hiçbir şey sadece isteyerek veya hayal ederek gerçekleşemez. Çekim Yasalarını rehber edinmekte sadece hayal kurarak gerçekleşmesini istediğimiz şeyin olmasını beklemek değildir. Olmasını istediğimiz şey için çaba sarf etmemiz, çalışmamız da gerekir.
Aziz Sancar Güneydoğu Anadolu Bölgesinin Mardin ilinde sekiz çocuklu bir ailenin çocuğu olarak doğduğunda eğer okuyup bilim adamı olacağı ve bir gün insanlık için çok önemli şeyler başaracağını hayal etmeseydi ve bunun için çok çalışmasaydı Nobel Ödülü’nü alan ilk Türk olamayacaktı. Aziz Sancar vermiş olduğu bir röportajda öğrencilik yıllarında günde yaklaşık on sekiz saat çalıştığını, ilerleyen yıllarda ise bunu günde on iki saate düşürdüğünü söylemiştir. İnsanoğlu hayalleriyle vardır. Hayal kurmadan büyük başarılar elde etmek mümkün değildir. Hayal kurmak kadar o hayal için çalışmakta çok önemlidir.
Murphy Kanunlarına inanmak hayal kurmaktan vazgeçip her zaman en kötünün yaşanacağına inanmaktır ve hayatta her zaman olumsuzlukları görmektir. Murphy’e inanmak hayalleri öldürür. Bu da insanları karamsar ve mutsuz bir hale getirir. Çekim Yasası’na inanmak ise hayallerin gerçekleşebileceğine inanmaktır çünkü hayaller bizi biz yapan asıl gerçeklerdir. Çekim Yasası bize her zaman olumlu düşünebilmeyi öğretir. Tek başına Çekim Yasası’na inanıp sadece hayal kurmak ve istemek yeterli olmaz, hayallerimize ulaşabilmek için çok fazla çalışmamız da gerekir.