‘Hayal’ , bu kelime çok tanıdık geliyordu bana. Evet, çok tanıdıktı çünkü bir şeyleri istemeden önce çok hayal kurardım ben. Hayal etmeden gerçeğe ulaşmak daha zordur,bu yüzdendir hep hayallerimin eseri olmuşumdur. Tabi bazen hiç istediğin gibi gitmez bazı şeyler. Senin diline imkansızdır,benim dilime zaman gerektirir. Neden mi? çünkü imkansız diye bir şey yoktur hayatta,istersen yaparsın.
Yine o zaman gerektiren durumların içindeydim. Kafam çok karışıktı. Kimden, neyden kaçıyordum bilmiyordum. Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım vardı. Her şeyden, herkesten uzaklaşmaya ve kafa dinlemeye ihtiyacım vardı.Tepenin sonuna geldiğimde durdum. kesik nefesimi içime çektim.Sanki ayaklarımın bağı çözülmüştü. Hafif ıslak olan çimlerin üzerine çöktüm ve bu durumdan nasıl kurtulacağımı düşünmeye başladım.Belki de ihtiyacım olan şey beynimi boşaltmaktı. Her şeyden uzaklaşmak ve kimsenin beni bulamayacağı bir yere gitmek…
Başımı kaldırdım ve gözümü etrafta gezdirmeye başladım.Bir süre öylece etrafa baktım. Rahatlamaya başladığımı hissediyordum. Burası huzur kokuyordu. Tam da benim ihtiyacım olan yerdi burası. Kendimi manzaranın güzelliğine kaptırmış bir şekilde huzuru solarken hayallerimi ufuk çizgisine boncuk gibi diziyordum. Farkında olmadan uzaklaşmak,kurtulmak istediğim durumun hayallerimin içinde olduğunu anlamamla irkilmem bir oldu. Baştan beri söylediğim gibiydi işte. Hayallerimin içinde isteklerim vardı ve hayal kurmadan ulaşamazdım. Daha önce çoğu kez kendime bunu söylememe rağmen daha yeni dank etmişti kafama. Ayağa kalktım ve rüzgarın her hücreme dokunmasına izin verdim ve yürümeye başladım. Yüzümde bir tebessüm önümde uzun yol ve bolca umutlarım vardı artık. Önemli olan istememdi. İstersem yapamayacağım şey yoktu. Kaçarak bir yere varamazdım. Ben de hayallerime eşlik etmeye devam ettim…