Her kişinin kendine ait özel hissettiği bir eşya olmuştur. Belki ailesinden kalma belki de sevgilisinden hediye. Yağmurlu bir ilkbahar gününde her zamanki gibi beni sabahın altısında uyandıran okula teşekkür ettim.
Uyandığımda yapmam gereken ilk işi hallettikten sonra kahvaltımı yapmak üzere mutfağa doğru yol aldım. Telefonumda biraz oyalandıktan sonra üstümü değiştirdim ve uğurlu olduğunu düşündüğüm kolyemi taktım. Okula vardığımda bütün arkadaşlarım kolyemi çok beğenmişti. Her ne kadar okulda takı takılması yasak olsa da inatla kolyeyi göstererek geziyordum. Okuldan sonra futbol maçı vardı. Annem zor da olsa izin vermişti. Uğurlu kolyemi taktığım gün her şey çok güzeldi çünkü uğurlu olduğuna inanıyordum.
Aslında o maça kalma sebebim sevdiğim çocuktu. Onu görebilmek için kalmıştım. Bir mucize gerçekleşir sanmıştım.Okulun çıkış zili çaldığında yakın arkadaşlarım koşa koşa yanıma gelip kalıp kalmadığımı sordular. Ben de kaldığımı söylediğimde sevinçten çığlık atmışlardı. Herkes bize bakmaya başladı, yine rezil olmuştuk.
Maç yarım saate başlayacaktı ve bütün oyuncular halı sahadayken benimki orada değildi. Açıkçası kendimi kötü hissetmedim değil. Endişelenmiştim. Maç başlamadan hemen üç dakika önce belirdi. Yüzümü mutluluk kaptı.
Maçı yendik. Mutluluktan mı bilmiyorum ama sevdiğim bey yanıma gelip sarılmıştı bana. Tanışıyorduk ama yakın değildik. Yani ben hep arka planda kalmıştım. Uzun uzadıya sarıldıktan sonra akşam partinin olduğunu ve gelmek isteyip istemediğimi sordu. Tabii ki de evet dedim yani ne deseydim ki. Üstümü değiştirmek için eve girdim ve hapishanede tutsak kalmışım gibi bir his vardı içimde.
Hemen bir şeyler atıştırıp odama çıktım. Makyajımı, saçımı yaptım şimdi de sıra kıyafetteydi. Dolabımdaki en güzel elbisemi giydim, pencereden çıktım- birinci katta oturduğumuz için hiçbir sıkıntı çıkmadı tabii- ve yolun karşısında beni bekleyen bir araba vardı, arkadaşlarımdı bunlar. Parti sevdiğim beyin evindeydi. Oraya vardığımızda çok heyecanlıydım ama iyiydim. Son ses müzik, cipsler, kolalar ne arasam vardı resmen. Gözüm onu arıyordu ve bulmuştu. Uzaktan el salladı ve gel diye işaret etti. Yanına vardığımda söylediği ilk şey kolyemin ne kadar güzel olduğuydu.
Bundan sonra güzel bir hayat bekliyordu beni en azından bir süre için. Herkes yavaştan gitmeye başlayınca kalanlarla beraber “Doğruluk mu, cesaret mi?” oynamaya başladık. Cevap verme ucu sevdiğim beye gelince klişe sorulardan biri olan “Kimi seviyorsun?” cümlesini duyunca bir bakıştık.
Herkes anlamıştı benden hoşlandığını, eve geldim ve mutluluğumla odama geçip onun mesaj atmasını bekledim demek isterdim. Bütün bu hayalimi arkadaşıma anlattığımda ağızı açık kalmıştı ben de sevdiğim beyin bensiz mutlu oluşunu seyretmeye devam ediyordum.