Hayalimdeki Yaşam Alanı

Yaşam alanı; yediğimiz, içtiğimiz, oturduğumuz, uzandığımız, uyuduğumuz, yorulduğumuzda dinlediğimiz alandır. Kimi zaman ödev, iş; kimi zaman hobilerimizi yaşam alanımızda yaparız. Yaşam alanımız basit düzeyde de olsa bizi ve hayatımızı yansıtır. Yaşadığımız çevre toplu ve düzenliyse bizim hayatımız da öyledir. Planlı yaşayan insanlarızdır. Dağınık bir yaşam alanında yaşayan insanlar daha az planlıdırlar, yarını düşünmez, günü sağ salim bitirmeye bakarlar.

 

Benim hayalimdeki yaşam alanı büyük, geniş ve ferah bir yer. İçi de bir sürü eşya dolu. Bir evi yuva yapan şeyin içindeki anılar ve anıları hatırlatacak eşyalar olduğuna inanıyorum. Gezdiğim yerlerden aldığım anahtarlık, magnet ve benzeri şeyler; arkadaşlarımdan ve ailenden gelen hediyeler; belki bir sürpriz yumurtadan ya da çocuk menüsünden çıkan oyuncak. Hepsini sergilemek evi daha yaşanabilir, samimi bir ortam haline getiriyor. Maksimalist, biraz da dağınık ama dışarıdan belli olmasa da kendi içinde bir düzene sahip olan bir yaşam alanı.

 

Daha koyu ve sıcak renklerle boyanmış duvarlar, odaları anlatan devasa pencereler… Çevredeki süs eşyalarının renk cümbüşüne karşı siyah, beyaz, gri ya da ahşap tonlarında zamansız mobilyalar.

Zamanımızın çoğunu geçirdiğimiz kanepe için ise geniş ve yüksek bir L koltuk isterdim. Sırtımı yasladığımda ayaklarım yere değmesin, ya da kanepede otururken rahatlıkla bağdaş kurabileyim. Aynı kanepe gibi hem enine hem boyuna uzun ve yerden yüksekliği fazla olan bir yatak.

 

Kocaman bir mutfak, ortasında da genişçe bir ada. Yemek yaparken ya da yerken salondakilerden bağımsız kalmamak için Amerikan mutfak. Salona bir orta sehpa, karşısında tuğladan bir şömine. Ailecek filmler izleyebilmek için bir televizyon, belki yanında CD çalar. Ahşap parkeler de bu eve çok yakışırdı.

 

Ev alma komşu al demişler, yaşadığınız ev bir yane muhit ve mahalle de önemli. Sıcakkanlı komşuların olduğu, şehir merkezine çok da uzak olmayan ama şehir merkezi kalabalığının da olmadığı, nüfus olarak daha az banliyö tarzı bir yerde müstakil bir evim olsun isterdim. Ses kirliliğinden, ışık kirliliğinden, hava kirliliğinden uzak; temiz temiz rahat bir hayat yaşayabilmek için.

 

Şehrin merkezinde olmadığım için oradaki alışveriş imkanlarını da beklemiyorum ama lokal marketler, küçük restoranlar, şirin kafeler ya da haftanın birkaç günü kurulan pazarlar…

 

Serin yaz gecelerinde yıldızları izleyebileceğim ya da arkadaşlarımla sakin, huzurlu bir akşam geçirebileceğim bir terasım olsun isterdim.

 

Hayalimdeki yaşam alanı kesinlikle denize yakın bir yerde olmazdı. Ne kadar denizi görmek, kokusunu almak bana huzur verse de; yüzmeyi ya da deniz kenarında oturmayı çok sevsem de yaşamak benim için zor olurdu. Yaşadığım yerin havası kuru olsun isterdim, nemli bir yerde nefes almak bile bana zulüm gibi geliyor.

 

Her şeyden önemlisi evin içinde huzur olması. Komşularla iyi anlaşabilmek. Aile arasında kavga, gürültü, huzursuzluklar çıkmaması. Birbirleriyle iyi geçinen insanlar hangi muhitte, nasıl bir yaşam alanında olursa olsun huzuru ve mutlu yaşamı bulurlar.

 

(Visited 12 times, 1 visits today)