Okuldan bıkmış bir yüz ifadesiyle çıkıyordum. Çalışmam gereken tonla sınav vardı ama ben çok yorgundum ve tek başıma yapacağım çalışmanın ne kadar verimli olacağı konusunda şüphelerim vardı. Bir arkadaşımdan çalışma konusunda yardım isteyebilirdim ama açıkçası biraz çekiniyordum. Acaba insanlar benimle ders çalışmak ister miydi? Genellikle sınıfta sessiz oturan biri olduğumdan derslerde çok dikkat çekmiyordum. Notlarım genelde ortalama ve üstüydü yani çalışıyordum ama kimsenin örnek göstereceği bir tip öğrenci değildim. Arkadaşlarımın yanında eğlenceli ve güleryüzlü birisi olsam da ders durumum hakkında pek fikir sahibi değillerdi. Sıradan ve ortala:ve girdim ve sonraki günün planını yapmaya başladım. ma düzey bir öğrenciydim ve genelde insanlarla ders çalışan biri değildim. O nedenle benimle çalışmasını isteyeceğim arkadaşlarımın tepkilerinin ne olacağını kestiremiyordum. Ama bu sefer gerçekten yardıma ihtiyacım vardı. Kararlı bir tavır takınıp dersleri çok iyi olan ve yakın gördüğüm bir arkadaşımın yanına yöneldim.
Efe benden 5-6 adım uzakta yürüyordu. Yanına vardığımda beni gördüğüne sevinmiş görünüyordu. Heyecanımı bastırmaya çalışasrak yutkundum ve günlük bir konuşma başlattım. Bir süre sohbet ettikten sonra konuyu sınavlara getirdim. Sınavların stresinden yakınmayı bitirdiğimde soruyu sormak için tam vaktiydi. Doğal duyulsun diye çabalayarak cümleye başladım. “Bu arada, ben son sınav konularında biraz zorlanıyorum. Birlikte ders çalışmak ister misin? Hem ben de sana geçen hafta kimyada kaçırdığın konuyu anlatırım.” Umutla cevabını bekledim. Efe kocaman bir gülümsemeyle bana dödü. “Tabii olur. Çok eğlenceli olur hem de. Ne zaman yapalım?” Sesinden gizleyemediği heyecanı beni içten içe mutlu etmişti. “Yarın okuldan sonra nasıl olur?” Efe çok memnun bir ifadeyle “Bana uygun.” dedi. O sırada benim evime çoktan vardığımızı farkettim. “Benim evimde buluşmaya ne dersin? Sonra yakındaki kafeye bir şeyler içmeye de gideriz.” Efe kafasını salladı. “Süper olur. O zaman yarın görüşürüz.” Gülümseyerek bana el salladı ve eve doğru yürüdüm. Düşündüğümden daha kolay olmuştu.
Eve girdim ve sonraki günün planını yapmaya başladım. Bir süre sonra yorgun düşüp yatağıma girdim. Ne kadar yorgun olsam da uyumam uzun sürdü çünkü elimde olmadan çok heyecanlanmıştım. Sonraki gün okulun bitmesini iple çekiyordum. Öğle yemeği vaktiydi ve ben yemekhaneye doğru ilerliyordum. O sırada yemek kartımı unuttuğumu farkettim. Elimi cebime attım ve bir kağıt buldum. Üstünde bir adres yazıyordu. Merakla adresi okul bilgisayarındaki haritaya girdim. Bir restoranı gösteriyordu. Merakıma yenik düşüp fark edilmeden okul binadından ayrıldım. kağıtta yazan adrese gittiğimdi her şey normal görünüyordu. Etrafta tanıdık kimse yoktu. Tam geri dönmek için kapıya yönelmiştim ki biri bileğimden tutup beni bir odaya çekti. kapı arkamdan kapandı. Bu gizemli kişinin kim olduğunu anlamak için arkamı döndüğümde şaşırıp kaldım. Yaşlı bir kadın kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Bana Efe’nin babaannesi olduğunu ve beni önceki gün onunla konuşurken gördüğünü söyledi. Bu durumdan hiç memnun görünmüyordu. Bana torununun kızlarla vakit geçirmesini istemediğini ve babası gibi genç yaşta çocuk sahibi olmasını istemediğini söyleyince ne diyeceğimi bilemedim. Kadın bana bir ton şey anlatıp beni geri yolladığında neye uğradığımı şaşırmıştım.
Bir koşu gidip Efe’yi buldum. Ona olanları bir bir anlattım. Bir anda beti benzi attı. Fal taşı gibi gözlerle bana baktı. ağzından çıkan şeyler ise olduğum yerde donakalmama sebep oldu. “Benim babaannem yok ki…”