Her sabah okula gitmek için aynı yoldan geçiyordu ama bu sabah her şey farklıydı. Gözlerinin önünde birdenbire beliren parlak altın rengi bir kapı onu başka bir dünyaya davet ediyordu. Kapıya biraz daha yaklaştı ve bir kol onu aşağıya doğru çekti. Sonra bir tünelden aşağı düştüğünü fark etti ve bir figür gördü. Ama gözlerini kıstığı için tam göremiyordu. Bu figürün kanatları vardı. Kanatlarından yola çıkarak bunun bir peri olduğu söylenebilirdi.
Yaklaşık beş dakika sonra aşağı sert bir iniş yaptılar. Gözlerini kısmadan figüre baktığında onun gerçekten bir peri olduğunu gördü. Ama bu peri büyüktü, oysaki o perileri küçük sanıyordu. Peri, “Benim adım Zeynep!” dedi. O da “Benim adım Derya.” diye cevap verdi. Zeynep, “Ben senin hayal dünyasındaki arkadaşınım.” dedi. “Burası hayal dünyası adında bir boyut!” diye de ekledi. “Burada seninle oynayacağız ve yeni arkadaşlar edineceksin.” Derya, “Tamam ama benim okulum var!” dedi. Zeynep, “Ben buranın çıkış yolunu bilmiyorum ama düştüğümüz kapıyı bulabilirsek sanırım gidebiliriz.” dedi ve bunun üzerine yola koyuldular.
İlk olarak şeker alemine gittiler. Orada, adı üstünde, çok şeker vardı. Bonbon şekerlerden zıplayarak karşıya geçiliyordu. Yaklaşık elli dört dakika sonra kaktüsler diyarına gittiler. Orası çöl gibi bir yerdi, ama çok büyük değildi ve çok sıcaktı. Uzakta bir deve kiralama şirketi gördüler. Hemen yürüyerek oraya gittiler ve iki tane deve kiraladılar. Develer nasıl oluyorsa çok hızlıydı. Yolda çok susadılar, o yüzden bir nehir var mı diye etraflarına baktılar. Nehir yoktu bu yüzden yollarına devam ettiler. Hızlıca orayı da geçip komiklikler ormanına vardılar. Ama vardıklarında kapıyı karşılarında buldular. Vedalaştılar ve yarın okuldan sonra buluşacaklarını söylediler.