Hastane koridorunda yürüyordum. Yavaş ve sakince, bazı insanların ağladığı ve makine seslerinin yankılandığı koridorda yürüyordum. Yanımdaki tekerlekli serum askısının çıkardığı gıcırtılı sesler beni çok rahatsız ediyordu. Aradan 1-2 saat geçti ve hastane tamamen boşaldı çünkü gece olmuştu, koridordaki ışıklardan bazıları bozuk olduğu için yanıp sönüyordu. Bazı odalardan gelen öksürük sesleriyle birlikte adeta bir korku filmi gibiydi. Koridorda sadece ben vardım, en sonunda bende hastanedeki tenha odama çıktım. Beni ziyaret edecek bir kişim bile yoktu. Yatağa oturup on beş dakika boyunca gökyüzüne baktım, yıldızlar yanıp sönüyordu. Yatağıma uzandım ve biraz gözlerimi dinlendireyim derken uyuyakalmışım. Sonra sabah oldu, uyandım ama uyandığımda başım çok ağrıyordu, sonra kapı yavaşça açıldı ve içeri bir tane doktor girdi. Sarı saçlı, uzun boylu ve zayıftı, kendine iyi baktığı çok belliydi. Yatağımın sonuna geldi ve durdu, uzun süre bakıştık ve ardından derin bir nefes alıp bana alıştıra alıştıra kanser olduğumu söyledi. İlk duyduğumda şok oldum, adeta bütün dünyam başıma yıkılmış gibiydi. Ben daha çok gençtim, benim daha çok planlarım vardı ya bana bir şey olursa diye çok korkuyordum. Doktor ardından bana bir şeyler daha söyledi ama onu duymadım. Aradan 1-2 hafta geçti, benim durumum günden güne kötüleşiyordu ve bende zaten az olan ümidimi iyice yitirmeye başlamıştım. Ardından bu 1-2 hafta 2-3 ay oldu, durumlar yine aynıydı artık hiç ümidim yoktu. Ağrılarım çoğalmıştı ve dayanamıyordum. Sonra bir mucize oldu, bir el usulca omzuma dokundu, ona baktım. Çok güzel bir bayandı adeta cennetten çıkmış gibiydi. Bana pes etmememi ve hayatta her zaman bir ümit olduğunu söyledi.