Neyire Hanım ağustos ayının sıcağında lalelere su veren oğlu Hasan’ı izlerken hüzünlüdür. Oğlunun hiç konuşmaması, olaylara tepki vermemesi onu bu kadar üzen şeydir.
Komşularının verdiği tavsiyeleri elinden geldiğince uygulamaya çalışan bu yürekli anneye bir gün yaşlı bir komşusu,eğer Hasan padişahın tabağından yerse dilinin çözüleceğinden bahseder. Fazlasıyla gururlu olan Neyire Hanım bu fikri anında geri çevirse de bir süre sonra vicdanı ağır basacak ve saraya ulaşmak için yollar arayacaktır.
Sene 1890, Mustafa Kemal’in önderliğinde olan halkın direnişinin çökerteceği Osmanlı Devleti’nin son padişahı ll.Abdülhamit tahtta. Devletini nasıl toparlayacağını düşünen padişaha ansızın Neyire Hanım’ın isteği ulaşır. Tabağını vermenin mantıksızlığıyla isteği kesin bir dille reddeden Abdülhamit’in düşüncesini değiştiren kahyasının dile getirdiği bir cümledir. “Efenim, Hasan Ertuğrul Fırkateyni’nin kaptanı Ali Bey’in torunudur.”
Osmanlı, Japon imparatoru Meiji’nin İstanbul’a gönderdiği armağanlara karşı bir deniz seferi düzenler. O yıllarda donanmamızın elinde bu yol için kömür alacak para olmadığından yakıt ihtiyacı az olan fakat yelkenleri büyük olan aynı zamanda okyanusa açılan ilk gemimiz Ertuğrul tercih edilir. Armağanları Japonya’ya götürecek mürettebat ise Kaptan Ali Bey’in emrindelerdir. Bir yıl boyunca yol katettikten sonra Japonya’nın Yokohama Limanı’na ulaşırlar. Abdülhamit’in hediyeleri Meiji’ne iletildikten sonra geri dönüş hazırlıkları başlar fakat bir şey hesaplamamışlardır. Bu iki ay boyunca büyük çaplı fırtınalar okyanusu kasıp kavuracak ve bir tekneyi bile sağ bırakmayacaktı. Kaptan Ali Bey iki ay burada beklerlerse geri dönüş için yiyeceksiz kalacaklarını biliyordu. Fakat yabancı bir ülkede onlara verilenlere muhtaç kalmaya gururu elvermedi ve fırtınalara rağmen yola çıkıldı.16 Eylül 1890 gününün gecesinde sınırda denizi gözeten Japon bekçiler bir grup yaralı insanla karşı karşıya kalmıştır. Karşısındaki insanların dilini anlayamadıklarından hareketlerine bakarak gemilerinin battığını anlayabilmişlerdir. Bu batan gemi ise Kaptan Ali Bey’in himayesinde olan Ertuğruldur.
Oğlunun kurtulacağını düşünen Neyire Hanım’ın yemeği Hasan’a yedirmesinin üzerinden bir hafta geçmiştir. Bir anda dili çözülen Hasan evdeki terlikleri toplayarak onlara öğrendiklerini anlatıyor aynı bir öğretmen gibi bilgileri sürekli tekrarlıyordu. Annesi bunu çocukça bir oyun olduğunu düşünerek gülümsedi. Fakat Hasan büyüdüğünde birçok insanı yetiştirecek olan Ankara Devlet Konservatuarı gibi bir çok eğitim kurumu açar ve ilk Türkçe ansiklopediyi yazar, nice yabancı klasikleri çevirerek halkını aydınlatırken aynı zamanda UNESCO’nun kuruluşunda da söz sahibi olacaktır.
Ertuğrul Fırkateyni’nin kaptanı Ali Bey’in torunu Hasan, öğretmen Hasan Ali Yücel’dir.