Hepimiz birer toplum içinde doğar, büyür ve o toplumun, o kültürün bir parçası haline geliriz. Bazen parçası olduğumuz toplumla gurur duyarken bazen ise sadece başka bir yere ait olmanın hayalini kurarız. Peki, bizi kendi toplumumuzdan uzaklaşmaya iten etkenler nelerdir?
Öncelikle insan özgür olmadığı bir toplumda bulunmak istemez. Bu nedenle en önemli etkenlerden biri bağımsızlıktır. Özgür yaşamak sadece hareketlerle sınırlı olmadığı gibi aynı zamanda da bazı düşünce, isteklere sahip olmak ve bunları hiçbir korkuya kapılmadan paylaşabilmektir tabii ki bunu yaparken de başkalarının hakkını hiçe saymamak esastır. Eğer bir toplumda düşüncelerinizi istediğiniz gibi paylaşamıyor ya da fikirlerinizi belirtirken sizi kısıtlayan engellerle karşılaşıyorsanız tam anlamıyla bağımsız bir toplumda olmadığınızı üzülerek söylemek durumundayım. Fakat özgürlük bizim en değerli haklarımızdan biri değil midir? Medeni bir toplumda kim hangi konumda olursa olsun kendini ve fikirlerini istediği biçimde ifade edebilmeli ve kimse bunu kısıtlayamamalı. Şimdi ise akıllarda tek bir düşünce var. Ya haklarımız korunmuyorsa…
Birey haklarının korunmadığını düşündüğü bir toplulukta kendi haklarını gözetmek adına kuralları yok sayabilir mi? Normalde bunun toplum refahı için olumsuz sonuçları olacağını söylerdim ama artık fark ettim ki hakları olmayan bir toplumun huzuru zaten olamaz. Ne olursa olsun kişinin kendi haklarını, başkasının haklarına saygı duyduğu sürece, savunması gerektiğini düşünüyorum. Eğer bağımsızlık için kuralların yok sayılması gerekiyorsa sadece birey değil toplum da kurallara karşı gelebilmeli. Ne de olsa bir elin nesi var iki elin sesi var demişler.
Kurallara karşı gelen sadece bir kişiyse sesini duyurması zor olabileceği gibi çeşitli baskılara ve cezalara da maruz kalabilir. Fakat bir topluluk protesto olarak kurallara karşı gelirse seslerini daha rahat duyurabilir ayrıca istekleri yönündeki değişikliklerin uygulanması için de bir adım atmış olurlar. Bu protestolar iç karmaşıklara yol açabilir hatta büyük ihtimalle açacaktır. Fakat bağımsızlık yolunda bu riskler alınmazsa sınıf ayrımlarının olduğu, adalet ve eşitlikten yoksun bir toplumda yaşamak tek seçeneğimiz olur. Parası ve gücü olanın üste çıktığı, halkın ise altta kalıp ezilmeye mahkum edildiği bir toplumda…
Bu gibi durumlarda halkın birlik olmasıyla ayaklanması genellikle devrimlerin başlangıcıdır. Devrimler ise toplumu etkileyen ve yine toplumun yapısını değiştirmeye yönelik olarak hakkını arayan halkın hükümete karşı yaptığı baskı sonucu oluşur. Devrimlerin gerçekleşmesi için halk arasında çok güçlü birlik ve beraberlik bağları bulunmalıdır. Bu bilinçle hareket edildiğinde hükümetin veya herhangi bir birimin halkın isteklerini karşılayacak şekilde hareket etmekten başka çaresi kalmayacaktır.
Ayrıca haklarını savunan kişilerin hakkı korunmayan diğer kişileri cesaretlendirmesi ve onlara kendi haklarını korumaları için yol göstermesi de birlik ve beraberliğin oluşmasına büyük katkı sağlar. Bireyin haklarını savunması ne kadar önemli olsa da haklarını savunmak isteyenlerin birleştiği bir topluluk her zaman daha etkili ve güçlüdür.