Son zamanlarda “başarı” anlayışında çok büyük bir değişim var. İnsanlar bu sözcüğü kullanarak çok farklı şeylerden bahsedebiliyorlar. Nedir başarı? Sözlükte yer alan “üstesinden gelme durumu” ibaresinden mi ibaret, yoksa çok daha derin anlamlar mı içeriyor? İşe yarar bir şey yapmak mıdır, yoksa gelişigüzel bir hedefi tutturmak mı? Daha güncel soracak olursak, başarı Guinness Rekorlar Kitabı’na girmek midir, yoksa yaptığınız bir çalışmayla Nobel Ödülü almak mı?
Bence “başarmak” çok daha dolu, çok daha anlamlı bir kelime olmalı. İyi niyetli olmalı, iyi sonuçları olmalı. Kimya deneyi yapmak ve bunun raporunu yazabilmek bir başarıdır mesela, veya insanların hayatına geliştirici anlamda dokunabilen yazılar yazmak. Toplumları barışa yönlendirmek, bir hastalığa çare bulmak, masumları mutlu etmektir başarı. Tüm insanlığı bir adım ileri attırmak değil midir? Çalışmak, çabalamak ve sonunda fayda sağlayan bir şeyler elde etmek… Bence başarmak, Nobel Ödülü almaktır. Yalnızca adının değil, yaptıklarının da tarihe yazılmasıdır.
Yakın zamanlarda, insanlar arasında bir rekor muhabbeti dönüp durmakta. Herkes alakasız bir kategoriye aday olmuş, belli ki kendilerini tatmin etmek için veya eğlence amaçlı gereksiz etkinlikler üzerinde uğraşıp duruyorlar. Onlara göre dünyanın en çok katmanlı sandviçini yapmak, en uzun tırnaklarına sahip olmak, su altında en uzun süre nefes almadan durabilmek ne büyük başarı! İşin kötü tarafı, kimi insanlar buraya adını yazdırabilmek için kendilerini tehlikeye atıyorlar veya zaman öldürüyorlar. Buna rağmen elde var sıfır. Bence dünyanın en büyük posta kutusunu inşa etmeye veya en hızlı hamburger yemeye başarı diyorsak öbürlerine haksızlık etmiş oluruz.
Nobel Ödülü, insanlığa hizmet edenleri ödüllendirmek amacıyla verilir. Bu bir nevi yapılan katkılara ithafen teşekkürdür. Bu ödülü kazanmak demek, bu dünyaya bir iz bırakmak demektir. İşte budur kayda değer olan şey. Yalnızca kendini mutlu ettiğini sanan ama aslında kendisine pek çok şeye mal olmuş ve elde edilen sonucun da tüm bu çabaların yanında komik derecede sönük kaldığı birilerinin yaptıkları değil. Elbette Guinness Rekorlar Kitabı’nda da farkındalık yaratan, iyilik amacıyla yapılan çok fazla kategori de var. Ancak burada genel itibariyle eleştiriyorum. Nobel yolunda ilerlemek yerine Guinness yolunda ilerlemenin bir “başarı” örneği olmadığından bahsediyorum.
Ayrıca bu iki kategoriyi birbirinden ayıran çok önemli bir fark daha var: Amaç. İnsanlar Nobel Ödülü kazanmak amacıyla gece gündüz çalışıp iyilik yapmıyorlar, yaptıkları çalışma ve iyililiğin karşılığı olarak bu ödülü alıyorlar. Guinness Rekorlar Kitabı’ndaki çoğu insan ise rekor kırabilmek, kendinden önceki ve sonrakileri bir şekilde geride bırakmak için çabalıyorlar. Yani biri yaptığı için kazanmak, öbürü ise kazanmak için yapmaya tekabül ediyor. Öyleyse hangisinin gerçek başarı olduğuna siz karar verin.
Sonuç olarak, herkesin hayatta farklı amaçları var ve herkes bu amaçlar uğruna birtakım şeyler yapıyor. Küçük büyük ne olursa olsun herkes her an bir şeyler başardığını söylüyor. Yalnız, başarmak var, başarmak var. Böylesine geniş bir anlam skalası olan bu kelimenin de herkesçe farklı bir yorumlaması var. Ancak şu da su götürmez bir gerçek ki hayırlı bir amaçla güzel sonuçlar elde etmek ve tarihe adını yazdırmak, eğlencesine yapılan küçük meydan okumaları kazanmaktan çok daha büyük bir başarı. Yani eğer başarmak istiyorsanız, rekoru değil, bu anlayışı kırın.