Birisiyle röportaj yapsak kiminle yapardık sorusuna gelen genel cevabı hepimiz az çok tahmin edebiliriz aslında; Atatürk… Türk milleti genel olarak Atatürk’ün düşünceleri ve fikirleri doğrultusunda ilerlemeye çalışan bir millet (istisnalar dışında) ve bu yüzden Atatürk denilmesi gayet olası bir durum. Benimki biraz garip kaçacak olabilir fakat ben 1929 yılında Hintli bir mihrace ile röportaj yapmak isterdim. Aslında kimsenin aklına gelmeyecek bir insan ama bu insanın bizim milletimizde dönüm noktası olup olmadığı ne malum?
1929-1930 yılları arasında (Atatürk’ün ölümünden 9 yıl önce) Hintli bir mihrace Atatürk ile görüşmek istediğini Cumhurbaşkanlığına dile getirir. Çok geçmeden bu isteği kabul olur. Görüşmeden sonra mihrace Atatürk’e Hint işlemeli bir seccade hediye eder. Atatürk’ün çok hoşuna gider. Bu seccade Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı dönemlerinde genellikle ikamet ettiği İstanbul’daki Pera Palas’ta,101 numaralı odaya konur. Fakat Atatürk’ün ölümünden sonra ortaya bazı iddialar atılır. Verilen seccadenin üzerinde 20 santimetre çapındaki saat modeli Atatürk’ün tam olarak ölümünü gösteren saate, yani saat 09.07’yi işaret etmektedir. Aynı zamanda seccadenin üzerinde yan yana sıralanmış olan 10 tane Kasımpatı çiçeği de dikkatleri üzerine çekmiştir. Kasımpatı çiçeğinin bir diğer anlamı da; hüzün, cenaze, yalnızlık, gözyaşını da ima etmektedir. Aynı zamanda Kasımpatı çiçeğinin iyi çiçek açması için, mayıs ayında budamak gerekir. (19 Mayıs Atatürk’ün Samsun’a çıkıp, Kurtuluş Savaşı’nı başlattığı tarihtir.) Fransa, Japonya, Polonya gibi ülkelerde cenazeyi temsil etmek için kullanılır.
Bunların hepsini birleştirdiğimizde saat 09.07 de ve 10 Kasım tarihlerinin bulunması insanın kulağına çok da tesadüf gibi görünmüyor Sanki Atatürk’ün ölümü, önceden haber verilmiş gibi verilen seccade de gizli…Pera Palas Oteli’ ne gittiğimde, Atatürk’ün odasının ziyaret ettiğimde bu halının hikayesini duyunca büyülenip kalmıştım. Gerçekten bunun mümkün olup olamayacağı hakkında o gün çok düşündüm ve oradaki Otel de bize anlatanlarla münazara yapma fırsatı da elde ettim. Oradakilerin görüşlerine göre de bu halının sonradan yapılmış olma ihtimali de var. Eğer halı sonradan yapıldıysa (ki hiç sanmıyorum) Atatürk’ün ölümünden Hintlileri de suçlu tutmaya çalışıyor olabilirler.
Bu sebepten dolayı ben röportajımı Hintli mihrace ile yapmak isterdim ve ona bu halıyı onların hazırlayıp hazırlamadığını sorardım. Eğer cevapları evet ise bu seccadenin Atatürk’ün ölümü ile ilgili olup olmadığını sorardım. Eğer ki onların bir alakası varsa zaten bunu açıklamazlar ve çok kaçamak cevaplar verirlerdi. Çünkü eğer bu gerçekse yer yerinden oynardı. Fakat bu röportajımda sonuca ulaşabileceğimi sanmıyorum. Bu konu da Dünya’daki diğer olaylar gibi esrarengiz kalmaya devam edecektir…