Küresel ısınmanın bir sonucu olan iklim değişikliği artık çok ciddi bir noktada. Öyle ki adının geçtiği hiçbir haberde olumlu bir gelişme olmamakta. Son yıllar hava sıcaklıklarının aşırı artmasından tutun bunun sonucunda buzulların erimesinin de hızlanması tehlikeyi açık açık gözler önüne sermekle birlikte 2020 yılında uzunca bir süre devam eden Avustralya’da çıkan yangın üzerimizde büyük etki bırakmıştır.
İyi yanlarından bakacak olursak iklim değişikliğinin asıl sebebinin sera gazlarının olduğunu biliyoruz. Gelin görün ki bunu azaltmak yerine 2019 yılındaki sera gazı salınımı 2020 de %50 artmıştır. Peki asıl soruya gelecek olursak bu salınım neden artarak devam etmektedir.
Bu salınımı genel bir bakış atarsak sebeplerinin nüfus artışı ve ekonomilerin gelişmesi olarak düşünebiliriz. Nüfus yoğunluğundan başlamak gerekirse tüm insanlar temel olarak besine, giyeceğe ve bir yuvaya ihtiyaç duyar. Bunun yanında ek istekleri de olacaktır. Kısaca insan sayısının artması sera gazlarının salınımını arttıracaktır. Bunu yavaşlatmanın yolları doğum kontrolünden, eğitimden ve sağlıktan geçmektedir. Ancak yakın gelecekte insan nüfusu artacağından buna bağlı olan sera gazlarının salınımı da artacaktır. İkinci olarak ekonomik büyümeye bakabiliriz. Burada sayımızın bir önemi yoktur. Gelişmişlik ve refah seviyemiz hayat şeklimizin daha fazla emisyon yaymasına sebep olur. Bu noktada gelişen ülkeler ekonomik faaliyetlerinin temelini oluşturan sanayi gibi sektörlerden sera gazı salınımına rağmen vazgeçmeyeceklerdir.
Bu sebepleri ilk önce azaltıp daha sonra da tamamen engellemek için atmamız gereken birkaç adım var. Bunlardan ilki enerji tüketimi daha verimli olan eşyalar kullanmak. Bu sayede çok fazla enerji harcanmaz ve bunun sonucunda atmosferin kirlenmesi yavaşlayacaktır. Ama sadece verimliliği arttırmak yeterli olmaz. Bu noktalarda geri tepme de olabilir. Örneğin bir eşyanın verimliliğini artırmak o ürünün çok fazla kullanılmasına neden olur ve verimsiz cihazlardan pek farkı kalmamış olur. Bir diğer olumsuzluk ise verimli olmak beraberinde pahalılığı da getirmekte. Cihazları verimlilik yönünde geliştirmek bu yolda fazlaca para harcanması demektir.
Bir sonraki adım ise karbon ayak izimizle alakalı. Örneğin kömürden enerji elde etmek istersek ortaya çıkan karbon salınımı güneş enerji panellerinin salınımından daha fazla olacaktır. Bu bir gecede tüm santralleri kapatmak anlamına gelmemeli. Ama gerçek şu ki biz karbon salınımını azaltmak için çabalamıyoruz. Fosil yakıtlardan iki adımda uzaklaşabiliriz.
Hızlıca yapabileceğimiz bir çok şey var. Örneğin nükleer santralleri biraz daha açık tutabiliriz. Fosil yakıt endüstrisine harcanan parayı yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanabilmek için harcayabiliriz. Karbon salınımını sertçe vergilendirip, insanları bunun aksi yönüne çekmek için teşvikte bulunabiliriz. Sonrasında iyi olduğumuz bir şey yapabiliriz. Yeni teknolojiler icat etmek. Ama o kadar zamanımız yok. Bu nedenle fosil yakıt tüketimini azaltmalıyız ki yeni yöntemlere geçiş için yeterli zaman elde edebilelim.
Unutmamalıyız ki tüm bunlar bir anda değişmeyecek ama olabildiğince hızlı olmalı ve bu değişim hala mümkün.