Haksızlık

Her insan kendine özgün karakter, kişilik ve davranışlarla yaratılmıştır. Bu kişiliği kullanmamak, sevmemek belki de insanın kendine yapabileceği en büyük haksızlıktır. İnsanın kişiliği ona verilen en değerli hazinedir. Bu hazinenin kendine özgün bir şekilde kullanılması ise bu hazinenin korunmasındaki en önemli maddedir.

İnsanlar, yüz yıllardan beri birbirleriyle karakter/kişilik yarışı yapıyorlar. Bu yarışlara ise çoğunlukla karakterini sevdikleri insanları kullanarak giriyorlar. Hiç kimse bu yarışlarda dışarıya kendi karakterini yansıtmaz. Çoğunlukla başkalarına olan beğenilerine yenik düşüp onlara benzemiş, kendilerine ait olmayan yeni karakterlerini kullanırlar. İşte insanın kendine yapabileceği en büyük haksızlık da budur. Başkası gibi olmaya çalışmak.

Bir kişi başkası gibi hareket edebilir, başkalarının dinlediği şarkıları dinleyip başkalarının giyindiği şekilde giyinebilir, hatta onunla aynı aktivitelerde bile bulunabilir. Fakat ne kadar çabalarsa çabalasın, hiçbir zaman o kişinin kimliğinde olamaz. Zaten kim olursa olsun, hayatına uzun bir süre başkasının gölgesi altında sürdüremez ve eninde sonunda patlak verir. İnsan içinden geldiği gibi davranmalı, bürünmek istediği biri gibi değil. Başkasına benzemeye çalışırken kaybedilen karakterin geri toparlanması çok zaman alabilir. Kim bilir, belki de eski kişiliğini hiç geri alamayacak kadar kaptırmıştır kendini o kişiliğe.

Bu davranışlar bir süre sonra insanda kişilik bozukluğu ve mutsuzluğa yol açar bu da zamanla gerçek kimliğin kaybolmasına sebebiyet verir. Kim hayatı dolu dolu, kendine göre mutlu bir şekilde yaşamak varken başkasının gölgesi altında kendini 2. plana atarak yaşamak ister ki? Kimse kendini böyle bir duruma sokacak kadar düşmemeli e kendini bu kadar küçümsememeli. Diyelim ki bir kişi istediği kişinin karakterine büründü. O kişinin yerini alabilecek mi? Arkadaşlarına, ailesine, insanların onun hakkındaki düşüncelere sahip olabilecek mi? İşte insan, bu değerlere sahip olamayacağını anladığında kendi kişiliğine dönmek ister. Ama artık çok geçtir. Çoktan yeni bir karakter içine oturmuştur ve bedeni ele geçirmiştir.

Başkasına benzeme isteği bir süre sonra kıskançlığa oradan da nefrete bürünür. Ve bir süre sonra insan benzemeye çalıştığı kişiye tam tamına benzeyemediği için içten içe o kişiden nefret etmeye başlar. Bunu kendine yapmasındaki temel neden ise kişinin kendi karakterinin güzelliğini henüz fark edememiş olmasıdır. Kimse kendine böyle bir haksızlık yaparak boşuna acı çekmemeli ve kendini küçük düşürmemelidir. Bırakın hayat akışına göre kişiliğinizi ortaya çıkarsın. İnsan, olduğu karakterle güzeldir ve başkasına benzemeye ihtiyacı yoktur. Herkesin kişiliği peyderpey yerine oturduğu için karakterinin ortaya çıkması zaman ister. Ama karakter ortaya çıktıktan sonra kendine özgün olma görevini ifa etmek de insanın kendi vazifesidir.

(Visited 6 times, 1 visits today)