Ahu’nun lise sınavına girmesine az kalmıştı. Bir bilgisayarın önüne kurulmuş, aklına gelen tüm liseleri araştırıyor ve lise taban puanlarını kendisinin son denemesindeki puanıyla karşılaştırıyordu. Bilgisayarın karşısına geçtiği vakitten beri epey zaman geçmişti, haliyle de bayağı yorgundu. Eline telefonunu aldı, İnstagram’da gezinirken karşısına çıkan reklamlarda çeşitli çeşitli liselerin reklamları çıkıyordu. En sonunda yeterince aşağıya indi ve o reklam ile karşılaştı. Ahu’nun en son karşılaştığı reklam Beştepe Kolejinin reklamıydı. Reklamda bas bas duyurulan okulun özelliklerinden biri IGCSE ve A LEVEL sınavları ve eğitim süreciydi. Daha ilk başta anlamıştı eğer bu okulda okumaya karar verirse normalin iki katı çalışması gerektiğini. Ama hem yurt dışı müfredatından hem reklamdaki mezunların konuşmalarından hem de tüm öğretmenlerin lise sürecindeki kararlılıklarından etkilenen Ahu, hangi okulda okuyacağını çoktan seçti.
Aradan dört ay geçmişti. Lise sınavında istediği gibi yüksek bir puan almış, kaydını Beştepe Kolejine aldırmıştı. Ve artık yaz tatili bitmişti. Ahu’nun ertesi günü lise hayatının ilk günü olacaktı! Ahu heyecandan gece uyuyamamıştı. Lisesindeki ilk gününün sabahında epey heyecanlıydı. Kulağına kulaklığını taktı, okuluna doğru yürüdü. Tüm öğrenciler oradaydı. Herkesi kendi hazırlık sınıflarına ayırdılar.
Ahu kaşla göz arasında yavaş yavaş, heyecanlı, başı berbat ama sonu mükemmel, başı mükemmel ama sonu berbat günler; uykusuz, huzurlu, gergin, sakin, bitmek bilmeyen geceler geçirdi mezuniyetine kadar. 12. sınıfa geçtikten kısa bir süre sonra A LEVEL sınavları açıklandı: Tıpkı daha önce girdiği LGS, IGCSE ve diğer tüm sınavları gibi sınavı mükemmel geçti. Ahu, öğretmenlerinin ve okulunun verdiği emek, sabır ve ilgi sayesinde; kişiliğindeki azıi ve sıkı çalışma olgularıyla başarmıştı her şeyi. Gözyaşlarını tutamıyordu ki –tutturana da aşk olsun- artık. Önünde okul yılının sonunda gireceği üniversite sınavı, seçeceği üniversite ve iş hayatı vardı. Özellikle yurt dışı müfredatının verdiği rahatlık ile geleceğe kaygısızca bakıyordu.
Ahu on ikinci sınıfı da bitirdiğinde Beştepe onuncu yaşına girdi. Bunun şerefine okulunun edebiyat öğretmenleri öğrencilerden Beştepe Kolejinin onuncu yılıyla ilgili duygularını anlatan bir yazı yazmalarını istedi. Ahu’nun aklına hemencecik bir fikir geldi: Neden kendi yıllarını yazmasın ki? Ne de olsa Beştepe olmasaydı bugünkü konumundan çok uzak bir yerde olabilirdi. Öğretmenlerinin önerdiği yarışmalar, çalışma teknikleri ve daha niceleriyle kendini hayli geliştirmişti. O gün Ahu eve geldiğinde yaptığı ilk iş kendi hikâyesini yazmak oldu.