“Hayatta yapılmaya değer hiçbir şey kolay değildir.” diye bir laf vardır. Sözün arkasındaki düşüncenin de yaşamın iyi sonuçlar doğuracak herhangi bir davranışa direnç göstermesi olduğunu düşünüyorum. Tıpkı Newton’un 3. Yasasının da önerdiği gibi “Her eylemin eşit ve zıt bir tepkisi vardır.” Eğer ki hayat sızın kulağınıza yavaşlamanız gerektiğini, kendinizi bu kadar fazla zorlamamanız gerektiğini hiçbir zaman fısıldamıyorsa yüksek bir ihtimaldir ki hızlı olan hayat değil, yavaş olan sizsinizdir.
Hayatın değişim hızının zirveye ulaştığı bu günde elimizdeki kalıcı değerini koruyan, bizi yarınlardan emin kılabilecek tek unsur eğitimdir. Fakat bu kadar değişken koşulların tesirinde bulunan bir dünyada sabit fikirlere bir eğitim sisteminden medet ummak mantığın kapsamında kabul edilemez. Üstüne yaslanmaya razı olduğumuz, bizi geleceğe taşıması için güvendiğimiz eğitim sistemi durağan değil, yenilikçi olmalıdır. Ancak bu tür bir sistem altında bizi geleceğe emin adımlarla basmamızı sağlayacak vizyonu kazanabiliriz. Her birey kendisine bu vizyonu kazandırmaktan sorumlu olsa dahi birçok kişi kendisini bu yolda bir çıkmazda bulmaktadır. Öğrenciler bu dünya vatandaş olma yolunda kendilerini ucu bucağı görünmez bir sisin içinde hissedebilirler. Bu durumda da kendilerine bir sonraki adımı hatırlatacak, bu koyu sisi delecek bir ışığa ihtiyaç duyarlar. Benim de kendi küçük ama karmaşık patikamda ışık kaynağım Beştepe Koleji oldu.
Benden Beştepe Kolejini bir kelimede özetlememi isteseler “olanak” olurdu. Okula gittiğiniz her gün kendinizi akademik olarak biraz daha geliştirmeye teşvik eden öğretmenlerin, katıldığın projelerde takımını biraz daha geliştirmeye istekli kılan arkadaşların ve hem Türkçe hem de İngilizce iletişim yeteneklerini geliştirebileceğin programlara katılabileceğin bir ortamla karşılaşıyorken sunulan tüm bu olanakları göz ardı etmek bir hayli zor olsa gerek. Bir okul günü içerisinde iki ayrı dilden müfredatlar işleyip sonrasında hararetli bir İngilizce münazaraya veya uluslararası bir robotik turnuvasına hazırlandığınız gün anlıyor insan bence bir okulun sağladığı olanakların gerçekten de ne kadar geniş olabileceğini.
Bu okulun kapısından ilk girdiğim zaman aklımdan geçen bir soruyu sizinle paylaşmak istiyorum: “İki müfredat, projeler, ödevler, uluslararası sınavlar… kendi başına bile bu kadar zor olan tüm bu uğraşları nasıl bir arada götüreceğiz?” Bu okuldaki 3. senemde anlıyorum ki cevabım sorumun içinde saklıymış. Gerçek başarı tüm bu zorlukların altından kalkmayı öğrenmekmiş meğer. Yetiştirmek için beni gece yarılarına kadar ayakta tutan ödevlermiş, başvuru tarihi yaklaşan bir proje için grupça yazılan raporlar, bir sınavı bitirdikten sonra yapılan o tatlı sohbetlermiş Beştepe. Beştepe benim güvencemmiş. İyi ki Beştepeliyim