Günümüzdeki Zeka Standartları

Günümüzde “Babası gibi zeki”,”Ailesi zeki tabii ki çocukları da zeki olacak” gibi sözler birçok yerde karşımıza çıkmaktadır. Ailesinin genetiği iyiyse çocuğun diğer çocuklara kıyasla daha zeki, zihni daha canlı hatta bir dahi olması beklenir. Bunun doğrultusunda ise çocuğun üstünde beklentiye bağlı bir baskı oluşur. Peki bu beklentiler doğru mu, bir çocuğun ailesi zeki ise çocuk da diğer çocuklardan daha üstün zekalı mı olmalı?

 

Bu konu aslında bu kadar basite indirgenebilecek bir konu değildir ne yazık ki. Tam olarak doğruyu yansıtmasada günümüzde bir insanı zekasını ölçmek için kullanılabilecek en genel kavram iq’dur. Eğer bu soruda zeka derken bahsedilen şey iq ise, biz insanın zekasının ailesinden geldiğini söyleyebiliriz, ancak iq tam anlamıyla bizim bildiğimiz zeka değildir. IQ, bir kişinin problemleri çözme, hızlı karar verme ve analitik düşünme becerilerini ölçen sayısal bir değerdir. Bizim zeka tanımımıza baktığımız zaman ise bunları da kapsamak üzere bir insanın konuşma şeklinden tutun, kişinin fiziksel hareketlerine hatta bazen arkadaş çevresine kadar bir kişinin bütün davranışlarını gözden geçirir ve bir kişinin zeki olup olmadığına öyle karar veririz. Peki bizim zeka tanımımıza uyan “zeki” insanların sahip olduğu bu davranışları iq etkilemiyorsa ne etkiler?

 

Herhangi bir insanın gelişimini ele alırsak, daha bilinci açık olmadığı dönemlerde bile insanlar dış etkenlerden etkilenmeye müsaittir. Bu sorunun cevabını görmek ise bu çıkarımı yapabilen bir kişi için çok da zor değildir aslında. Bir örnek olarak bir bebeği ele alalım, her insan doğduğu anda yüksek seslere karşı hassastır. Bir bebeğin yanında yüksek bir ses çıktığı zaman bebek korkar, endişelenir ve buna bağlı olarak ağlar. Peki bu bebek neden büyüdüğü zaman yüksek bir ses duyduğunda direkt ağlamaya başlamaz? Çünkü diğer insanlardan gördüğü, başka bir deyişle etkilendiği, üzere çıkan her yüksek ses ona zarar vermez. Bunu ilk başta ailesi ve yakınlarında görür çocuk, onların telaş yapmadığını gördükçe kendi de tepkisini azaltır ve en sonunda yüksek seslerden korkmamaya başlar. Peki biz hala yüksek sesten dolayı ağlayan (psikolojik rahatsızlık ve istisnai durumlar haricinde) veya bebek gibi davranan bir insana zeki diyebilir miyiz? Büyük olasılıkla kimse bu kişiye zeki biri demez, ancak günümüzde bu tür örnekleri çok fazla görmediğimiz için bu örnek çoğu kişiye mantıklı gelmeyen bir örnek olacaktır. Peki bir de bu örneği tam tersi olarak ele alalım. Bu sefer bir bebek değil de bir çocuk düşünelim. Bu çocuk kendini bildiğinden beri ailesi tarafından sürekli kendini geliştirmeye zorlanıyor ve diğer çocuklar gibi oyunlar oynayıp kendince eğlenceli olan şeyleri yapamıyor. Çocuk, ailesi onun eğlenmesini garip bir şey gibi gördüğü ve garipmiş gibi tepki verdiği için eğlenmenin kötü bir şey olduğunu düşünüyor ve sadece kendini geliştirmeye odaklanıyor. Bu çocuğu ilk gördüğümüz anda onun çok zeki olduğunu anlarız, oysa ki o çocuk sırf bizim ona zeki dememiz için çocukluğundan feda edip sadece toplum tarafından zeki biri olarak görülmeye çalışmıştır.

 

Özet olarak, bir insanın analitik zekası ve bunun gibi değerlerini ölçen “iq” aileden geçen bir şey de olsa, günümüzde bizim “zeka” dediğimiz şey çevresel faktörler tarafından değişen bir şeydir. Bir insanın ailesi en önde olmak üzere, arkadaş çevresi, okul çevresi gibi içinde bulunduğu çevrelerin tamamı o kişinin kişiliği, davranışları ve bizim bildiğimiz “zeka” kavramını doğrudan etkiler.

(Visited 17 times, 1 visits today)