Güneş’i Doğuran Kadın

Bir kadın düşünün sarı saçlı, mavi gözlü. Bir kadın düşünün henüz 20 yaşında dahi değilken anneliği tatmış. Bir kadın düşünün kadınların malmışçasına satıldığı ve okula gitme hakkının dahi olmadığı bir dönemde okuma yazma öğrenmiş, dinine ve vatanına bağlı, her zaman haklının yanında duran hakiki bir Türk kadını. Ve bir kadın düşünün yok oluşun eşiğinde, yanmakta olan bir ülkeyi küllerinden yeni baştan yaratmış bir adamı doğuran, büyüten yetiştiren…

Mustafa Kemal Atatürk 1881 yılında Selanik’te üç katlı pembe bir evde doğdu. Annesi Zübeyde Hanım, babası Ali Riza Bey’dir. Bunlar hepimizin zaten bildiği bildiği şeyler. Annesiyle babasının ilk hangi okula gideceği konusunda yaptığı tartışma ve babasının vefatı üzerine eğitimine ara verişi, annesinin asker olmasını istemeyişi… Ama vatanımızın güneşini doğuran ve onun yaptıklarında, düşündüklerinde en büyük etkiye sahip olan insanla, Zübeyde Hanım’la, ilgili çoğumuzun bildikleri yalnızca bunlarla sınırlı.

Zübeyde Hanım oğlunun asker olmasını istemiyordu evet. Ama oğlunun askeri okula gittiğini duyduğunda hiçbir zaman karşı çıkmadı. Çünkü oğluna kalbinin sesini dinlemeyi ve ideallerinin peşinden koşmayı bizzat kendisi öğretmiş, ona vatan sevgisini o aşılamıştı. Onun iyi bir eğitim alması ve vatanına yararlı biri olması için elinden gelen her şeyi yapmış, eşinin ölümü üzerine oğlunun eğitiminin yarım kalmasını istemediğinden ama imkanları da onu okula göndermeye yetmediğinden onu Selanik’teki halasının yanına göndermişti. Mustafa Kemal burada gizlice askeri rüştiye sınavlarına girip kazandığında onu kaybetmekten ya da ona hasret kalmaktan ne kadar korksa da bir yandan da gururluydu. Çünkü eğer ki oğlunu kaybedecekse bu vatanın müdafaası adına olacaktı.

“Mustafa oğlum, ben senin kadar okumadım. Senin kadar bilgili değilim. O yüzden seni yapmak istediğin şeylerden men edemem. Ama dikkat et, asıl olan senin başarılı ve dürüst olmandır. Yaptığına inanman şarttır. Bunu unutma. Neyse istediğin başarmaya çalış” demiştir Zübeyde Hanım oğluna harp akademisi yıllarında gerçekleştirdiği bir konuşmanın ardından. Ve şu sözleri eklemıştir “Evlâdım bir gün bu işler olduktan sonra seni namus ve haysiyet sahibi olanlarla görmezsem işte o zaman meyus olurum.” Hayatı boyunca her daim oğlunun yanında durmuş ve onu desteklemiştir. Ondan tek isteği ise her zaman doğrunun yanında olması ve inandıklarından asla vazgeçmemesidir.

Yıllar boyu oğluna kavuşmak umuduyla hayata tutunan Zübeyde Hanım oğlu için çıkartılan idam kararını işittiğinde yataklara düşmüş sonrasında ise hiçbir zaman eski haline dönememiştir. Yıllar sonra oğluyla tekrar kavuşan Zübeyde Hanım bir ziyaretinde Gazi’nin onun elini öpmesi üzerine ayağa kalkmış ve o da oğlunun elini öpmüştür. Gazi’nin “Ne yapıyorsun anne?” diye sorması üzerine ise şu cevabı vermiştir “Ben senin ananım. Elimi öpmekle bana karşı olan vazifeni yapıyorsun! Fakat, sen, vatanı kurtaran adamsın. Ben de senin elini öpmekle vatandaşlık vazifemi yapıyorum.”

Bizim topraklarda önce kadınlar uyanır, sonra güneş doğar; çünkü güneşi kadınlar doğurur derler. Biz ülkemizin üzerinde her gün doğan güneşi bir kadına borçluyuz. Eğer ki şu an bu topraklarda özgürce yaşayıp hayatımızı hür bir şekilde devam ettirebiliyorsak bu onun anneliği sayesinde.

(Visited 208 times, 1 visits today)