Gün Doğumu

Her gün doğumuna gözlerimi hiç usanmadan dileğimi ,küçüklüğümden beri dilediğim dileğimi, gün doğumuna karşı umudumun yakarışları içinde ‘‘Gerçekleşmez ama dilemeye değer’’ sözlerimle gökyüzünün kızıllığının merhametine bırakmaktan, güçsüz düşmeyi göze almaktan çekinmeyerek bembeyaz sayfalarımı kirletiyorum.

Yine bu döngüyü takip eden günlerimden birisinden farklı olarak güne gözlerimi açmama rağmen etrafımdaki karanlıktan çıkamamanın yanında gökyüzünün kızıllığa boyayan gün doğumuna karşı dileğimi dileyemiyor olmam her saniye bana daha çok ızdırap verirken arkamdan gelen küçük tıkırtılar eşliğinde adım sesleri duymamla tüylerimin diken diken olması bir olmuştu. Adım sesleri bana yaklaşırken aklıma düşen düşünceler ve ensemdeki sızıyla sıcacık yatağımda olmadığım, kaçırılmış olduğum ve bunun gibi beni tehlikenin içinde olduğumu düşündürerek telaşa girmemi sağlayan bir çok düşünce beynimi istila etmekten çekinmiyordu. Oysaki ben hayatıma hiçbir aksiyon perdesi düşürtemeyecek kadar kendi çapımda yaşamaya, kendi adım seslerimden ve arada bir beni ziyarete gelen güvercinlerden başka ses bile duymamış olduğumdan dolayı ilk başta ne tepki vermem gerektiğini bilmiyordum. Sadece korkak bir şekilde adım seslerinin benden uzaklaşmasını diliyordum. Ama adım sesleri kesilmek yerine tam başucumda durarak gözümdeki etrafı karanlık görmeme engel olan bandajı çıkartmıştı. Karşımda bir seri katil, yaşlı bir bunak, hırsız görsem bu kadar şaşırmazdım. Çünkü tam karşımda o koca adım seslerini çıkartan en fazla 9 yaşında bir kız çocuğu vardı. Hiç beklemediğim bu anla birlikte dileğim yine benden izinsiz olarak aynı maratonla dilimden dökülü vermişti. Ve bu sefer diğerlerinden farklı olarak gün doğumuna karşı değilde 9 yaşındaki küçücük kıza karşı acizliğimle, sanki son dileğimmişçesine kelimeler dilimden dökülüverdi. Küçük kız benim bu dileğim karşısında hiçbir tepki değişikliği göstermeden bana, benim sözlerimle ‘‘Gerçekleşmez ama dilemeye değer’’ karşılık vermesiyle nutkum tutulu vermişti oracıkta.

O an tek düşündüğüm benim dileğim gün doğumunda kaybolmuyordu. Hiç kimseninki kaybolmuyordu. Sadece dileklerimiz doğru zamanı bekliyordu. İşte benim de dileğimin gerçekleşme zamanı gelmişti. Artık gün doğumları için gecelerim uykusuz, gündüzlerim mutsuz geçmeyecekti. Ben daha kendimle olan iç savaşımdan çıkamadan küçük kız bana gülümseyerek elimden tutmuştu ve beni sonuna kadar açık olan bembeyaz kapıdan çıkarmıştı. Kapıdan geçerken o kadar beyaz ışığa maruz kalmıştım ki gözlerimi bir daha hiç açamamaktan korktum. Ama bu korkum ta ki dileğimi görene, onu hissedene kadar sürmüştü.

Artık benimde bir saçım vardı. Sonunda dışarıya çıkabilecek, okula gidebilecek, yeni arkadaşlıklar edine bilecek ve dünyayı gezebilecektim. Bundan sonra aynalara korkmadan bakabilecektim. Hatta  yeni saçım o kadar kızıldı ki gün doğumunda gökyüzünü saran kızıllıkla yarışabilirdim. Bu ise beni yıllarca eve kapanmama neden olan ve beni sanki bu benim suçummuş gibi hissettirecek kadar utandıran bu duruma tezat olarak yaratılmış gibiydi…

(Visited 346 times, 1 visits today)