Gül Tablosu

5 yaşında çok zengin ve yüksek bir itibara sahip olan bir aile tarafından evlat edinilmişim. Onlar bana sevgi dolu bir hayat sunmuşlar. Ya da hafızamı kaybettiğimden beri bana yalan söylüyorlar. Şu an 15 yaşındayım hafızamı 4 yıl önce kaybettim. Yaşadığım bu koca ev ailem olduğunu söyleyen bu insanlar ve özellikle ablam benim için birer yabancı gibi. Ama son aylarda rüyalarımda geçmişimden parçaları görüyorum maalesef çok küçük parçaları gördüğüm için mantıklı bir şeyler çıkaramıyorum. Gördüklerimin neredeyse hepsi ablamla alakalı. Bazen içinde bir takvim olan not defteri, bazen ablamın bana kızması, dosyaları doğru ayarlayamadığımı benim yüzümden annemin ona çok kızacağını söylediğini görüyorum.

Bu gece de o rüyalardan birini gördüm tek farkı bu seferki ablama alakalı değildi veya alakalıydı ama ben bilmiyordum. Rüyamda bir tablo gördüm tabloda koyu kırmızı bir gül vardı yapraklarının bazıları canlı bazıları soluktu. Tabloyu hatırladıkça içimde oluşan duyguyu ne kendime ne de başkasına anlatabiliyordum. Sabah bütün aile kahvaltı için toplanmışken onlara bu tablonun var olup olmadığını sormaya karar verdim. “Bir gül tablosu.” masada oturan 3 kişi de bana bakıyordu. “Ben hafızamı kaybetmeden önce hiçbir yerde bir gül tablosuyla karşılaştım mı?” oluşan sessizlik kulaklarımı acıtıyordu. “Hayır.” dedi bir ses. Şimdi benimkiler de dahil bütün gözler ablama bakıyordu. Ablam yalan söylüyordu yalan söylediğinde çok az da olsa sesi incelirdi. Mesela ona rüyalarım hakkında soru sorduğumda sesi o kadar incelirdi ki konuşan kişinin ablam olup olmadığından emin olamazdım.

Akşam oluyordu. Her gözümü kapadığımda tablo aklıma geliyor beni yaptığım işten alı koyuyordu. Eğer dikkatimi bu kadar dağıtmasaydı başka bir ani diye diğerleri gibi umursamayacaktım. Karar verdim o tabloyu bir şekilde bulacaktım ve sonrasında da hayatıma devam edecektim. Kütüphaneye kimseye fark ettirmeden indim. Eğer eski bir tablo ise mutlaka buradaki kitaplardan birinde adı geçiyordur. Bir buçuk saat boyunca kütüphaneyi alt üst edip aradım ama hiçbir yerde yoktu. Bilgisayarımı açtım. Bilgisayarlara pek aram olmadığından dijital olarak araştırma yapmakta o kadar da iyi değildim. Bir şey bulamadım. O kadar uğraşmama rağmen hiçbir sonuç alamamıştım. Belki de ablamın dediği gibi öyle bir tablo yoktu. Hayır, hayır şu hatırladığım 4 yılda bir kere bile insanları yanlış analiz etmemiştim. Pes edemezdim kütüphanenin daha da iç kısmına doğru yürümeye başladım o sırada gözüme bir şey takıldı. Bir kapı. Hiç tereddüt etmeden içeri daldım.

Bu kapı koca bir salona açılıyordu. Salonun ortasında üstü beyaz bir tülle kapatılmış bir tablo, sandalye ve boyalar vardı. Salonun hepsi tablolarla doluydu. Tüylerim ürpermişti. Bedenim bu odayı hatırlıyor ama zihnim hatırlamıyordu. O odadan çıkmak istiyordum. Üstüne tül serilmiş tablodan tülü çektim. Salondaki o tabloyu görünce her şeyi hatırladım. Bu ev, bu insanlar, bu oda, bu tablo burası benim hapishanemdi evim değil. Kapıya yöneldim buradan çıkmalıydım. Ama arkamı döndüğümde orda duruyorlardı, üçü de.

(Visited 90 times, 1 visits today)