Ayaz ile terbiye eden, insanı ile içini ısıtan, ‘devlet insanlarının’ cirit attığı, deniz olmayan yerde nasıl yaşanır? sorularına maruz bırakılan şehirdir (Ankyra, Angara) Ankara. Belki uzaktan bakınca gri gelir diğerlerine fakat gerçeklerin yaşandığı şehirdir burası. Tüm yollar Kızılay’a, insanları Tunalı’ya çıkar bu şehirde. Ben sadece okumak için geldim, buraya atandık ne yapalım? iş bulmak kolay. Her ne kadar kimse beğenmek zorunda olmasa da ben bu şehrin griliğini, sıcağını, soğuk günlerini çok sevdim. Bir kere başkenttir burası, Seğmenler karşılar Ata’yı, Ulus’ta kurulur Cumhuriyet. Karar şehridir Ankara; laubalilik yapılamaz burada. Hüznün kentidir aynı zamanda. İnsanlar nasıl eğleneceğini iyi bilir nasıl üzüleceği ise meçhuldür. Ne de olsa deniz kenarında tek başına oturamazsın. Balkonundan gri asfaltı izleyerek üzülür insan.
İnsanı çeşitlidir, kendini unutmuştur şehrin hızında. Nerede yaşadığını, ne yaptığını. Çok insan yetiştirmiş bir şehir olsa da, bir o kadar insanı da yutar bu memleket. Tanımaz insanlar Ankara’yı fakat bilmezler bu şehrin simidinin kokusunu. Behzat amiri vardır, her türden şarkıcıları, şarkıları vardır. Anılar güzeldir eğer ki umut edersen. Kaybedince anlaşılır değeri, sen her ne kadar kumsalda dolunayı izliyorsan özlersin başın önde kaldırımlarda yürümeyi. Havası vardır Ankara’nın, soğuğu meşhurdur fakat önemli olan insanın hissettiğidir.