İnsan doğasından bahsederken birinin doğuştan kötü olduğu ya da sürekli, hayatı boyunca iyi olduğu söylenemez. Bazı insanlar, karşılaştıkları koşullar sonucunda kötü şeyler yapmak zorunda kalırlar. Bu onları kötü biri mi yapar? Peki ya sözdeki iyi insanlar? Emeklerinin karşılığını vermeyerek sömürdükleri işçilerinin sırtından kazandıkları paranın sadece bir kısmını bağışlamak onları iyi bir insan yapar mı?
Sorunun cevabı nasıl bir zihniyetinin olduğuna bağlı. Eğer iyiliği ve kötülüğü para birimi gibi bir şey olarak görüyorsanız belki bir iyi bir kötüyü götürür diye düşünüyorsunuzdur.
Belki de iyi veya kötünün olmadığını, sadece koşulların kurbanları olan insanların olduğunu düşünüyorsunuzdur.
Hobbes ve Rousseau bu şekilde, aynen iyi ve kötünün ayrılması gibi, farklı saflarda yer almışlardı.
Hobbes, doğada herkesin her şeye hakkının olduğunu ve şiddet uygulayan kişilere karşı sadece güçlü olanların karşı koyabileceğini düşünüyordu. Hobbes’a göre tarafsız güç olamazdı.
Buna karşılık Rousseau, doğada toplumlar genişledikçe ve bireyler ihtiyaçlarını karşılamak için başkalarına bağımlı hale geldikçe, kaçınılmaz olarak ortaya çıkan çatışmaların üstesinden gelmek için bir sosyal sözleşmeye gerek olduğunu ortaya koymuştur.
Baıları Hobbes’un söylediklerine katılırken, diğerleri Rousseau’nun söylediklerini daha doğru bulabilir. Belki her ikisine de hak verenler çıkabilir. Hobbes ve Rousseau’nun insan doğası hakkındaki görüşleri şimdiye kadar sosyolojiden politikaya pek çok görüşün temelini oluşturmuştur ve hala tartışılmaya devam etmektedir.