Aslında nasıl başlayacağımı bilmiyorum ya da bunu size nasıl anlatmam gerektiğini. Nasıl anlatacağım orasını da bilmiyorum ama şu son 1 haftadır hayatımın en güzel zamanlarını yaşıyorum diyerek size konunun girişini yapabilirim.
İlk olarak size sormak istiyorum. Hiçbirine aşık oldunuz mu?
Bitmeyen gözyaşları ve koskocaman kahkahalarla yaşadığımız duygulardan öte, sizi kendiniz gibi hissettiren kişinin yanında olmaktır aşk. Şu zamana kadar “Aşk nedir?” bilmezdim. İnanmazdım hatta. Ama bir çift kahverengi göz beni bu düşünceden vazgeçirdi.
Aynı anda hem üzüntüyü hem de mutluluğu hissettiren zamanlarda, iyi olmakla beraber kötü olmayı da kabullenmek aşıkların yaptığı en büyük hatadır ya da bir başkası ise söylenen sözlerdir.
Normalde size basit gelen birkaç kelime, aşık olunca kulağa daha bir güzel gelmeye başlar. Kötü geçirdiğim bir günün üstüne “Yarın iyi ol.” mesajı belki de uzun bir zaman sonra beni mutlu eden tek şeydi. Okulda yaşadığım stres beni çok geriyordu ama akşam onunla konuşmak aslında beni en çok rahatlatan tek şeydi.
Konuşulan ve hissedilen şeyler farklıdır aslında. En başta söylemeye korktuğunuz hisleriniz ve daha sonrasında sizi bütünüyle ele geçiren şüphe. “Ya o ben değilsem?” dediğin anlar vardı mesela. Korkup da söyleyemediğin onca cümle. O zaman söylesen bile bir şey ifade etmeyeceğini düşündüğün ve kafanın içinde öldürdüğün fikirler. Sanırım en çok pişman olacağım şey de bu. Düşündüğüm şeyleri anında söyleyememek. Çünkü ya söylersem de üzülürse diye düşünüp kendimi bitiriyorum. Beklediğim bazı şeyler var ayrıca. Yaşanmasını istediğim duygular. Emin olun bunları kendim için değil onun için söylüyorum. Denk gelir de belki okursa diye.
Şimdi böyle yazıp duygusal ve güçsüz olduğumu düşünmeyin. Aksine güçlüyüm ve ne olursa olsun dik durabilirim. Ama tabi ki benim de yorulduğum ve pes ettiğim zamanlar var. Bunların en büyük sebebi onu kaybedecek olmam. Bunu “Bir erkeğe muhtaç” olarak düşünmeyin. Asla. O olmasa da olur ama olsa her şey çok daha güzel olur. Ben duygularını saklayan bir insan değilim. Ne hissediyorsam odur benim için.
Ben onu seviyorum. Ona güveniyorum ama başka şeyler var işte. Benim dahi adlandıramadığım duygular. Belki de ilk defa birine kendimi bu kadar ait hissettiğim içindir.
Size dedim ki; aynı anda hem mutluluk ve üzüntü yaşanır. Örnek vereyim, onun bana “Balım!” demesine bayılıyorum. O kadar güzel hissettiriyor ki, anlatamam, kelimeler kifayetsiz kalır. Ama bir anda çok nedensiz, saf ümitlerle yazılmış olan küçük bir kelime günlerce ağlamanıza yetebilir. Çünkü beklediğiniz bu değildir. Hayal kırıklarıyla “İyiyim ben.” dersiniz. Kırılırsınız ama yine de o üzülmesin diye söyleyemezsiniz.
Aşk budur işte. Fedakarlık, belki biraz hüsran, birazcık da mutluluk. O yanınızdayken mükemmel hissedip, o yokken yalnız kalıp sineye çekilmektir.
Ondan bahsettim ama sanmayın o beni sevmiyor. O da çok seviyor, güveniyor. Bunu biliyorum. Nerden mi? Bakışlarından, gülüşünden, bazen de verdiği tepkilerden. Ne kadar dıştan soğuk, sinirli biri gibi gözükse de içinde masum ve bir o kadar da duygusal bir çocuk var. Şimdi bunları okuyacak ve “Ben böyle değilim ki.” diyecek. Ama öyle. Ne kadar inkar etse de ben sevdiğim adamı tanıyorum.
Tek korkum; ya bir gün o olmazsa? Ayrılık sanırım şu zamanda korktuğum en büyük şey. Ama o olunca o kadar güvende ve mutlu hissediyorum ki, bunları düşünmeye vaktim kalmıyor. Daha ilk haftadan “Onsuz olmak” düşüncesi beni bitirirken daha sonra ne yapacağımı bilmiyorum.
Gözlerimdeki parıltının, mutluluğumun ve aynı zamanda üzüntümün, heyecanımın, hatta sinirimin belki de tek sebebi o. Ama ne olursa olsun ona kızamıyorum. Kalbim el vermiyor işte. Aşk dedikleri bu olsa gerek. Aynı zamanda ne olursa olsun yanımda olduğu için ve bana bu duyguları tattırdığı için ona çok teşekkür ederim. Bunu genelde ona çok söylerim ama “İyi ki var, iyi ki yanımda ve iyi ki benim.”