” ‘Benim hakkımda mı konuşuyorlar? Hayır hayır. Ama bana baktılar. Acaba yüzümde bir şey mi var? Ya da saçım mı dağınık? Ya birine yanlış bir şey dediysem! Lütfen bu tarafa bakmayın.’ Ne kadar da gerip düşünceler değil mi? Bana göre değil. Yıllarca dışlanmış ve artık bu günlük hayatının bir parçası olan bir insan için değil. Size yıllarca neden buna katlandığımı sosyal hiç bir şey yapmayarak nasıl yaşadığımı anlatmayacağım. Önemsiz ayrıntılarla kafanızı yormanızı istemiyorum. Zaten çoğunuz şu anda neden bu konferans salonunda olduğunuzu merak ediyor. ‘Böylesine önemsiz bir şey için bizi neden buraya getirdiler?’ diye düşünüyor. Haklılar da şu an burada bulunmak istemeyen herkes çıksın lütfen. Kalanlar olarak aranızdan kaçınız adımı biliyor? bilmeyenler çıksın lütfen. Benimle hiç konuştunuz mu? konuşmadıysanız çıkın lütfen. İlgi alanlarımı bilen var mı? bilmiyorsanız çıkın lütfen. Beni arkadaşınız olarak görüyor musunuz? Görmüyorsanız kapı orada. Şu anda kaç kişi bu salonda bilmiyorum. Ama kalan bir kişi bile varsa özür dilerim. Bana arkadaşın olarak ne kadar değer verdin bilmem ama sana en ufak bir üzüntü yaşatmış isem özür dilerim. Şu anda ağlıyorsan göz yaşlarını yanına gelip silemediğim için özür dilerim. Sana sarılıp teşekkür edemediğim için özür dilerim. Seninle birlikte geçmişte iki arkadaş gibi dolaşamadığımız için özür dilerim. Seni kalbimi açıp içine alamadığım için özür dilerim. Sadece benim bu korkunç dünyama dahil olmanı istemedim. Kimsesiz, soğuk, karanlık, ümitsiz, sıkışık bu dünyama. Kimseyi suçlamıyorum. Sadece keşke birazcık elimden tutulsaydı. Seni ne kadar itsem de tekrar yanıma gelseydin. Şu anda boş bir salon da okunuyorsa bile bu not. Keşke fark etseydiniz biriniz herhangi biriniz. Ama olsun kimseyi suçlamıyorum. Suçlamıyorum çünkü suçlanmanın ağırlığını biliyorum. Kimsenin benim için üzülmesini de istemiyorum çünkü ben yeterince üzdüm. Galiba sadece kendimi suçluyorum. Bak yine hata yapıyorum. Sanırım en iyi seçenek buydu.” Yazmak yine her zamanki gibi zordu o gün. Güneş yine parlıyordu. O kadar güzeldi ki güneş niye bu günü seçtim diye kendi kendime sitem ediyordum. Yazdığım nota son bir kez daha baktım. Derin bir nefes aldım. Ne yapacağımın farkında olsam da gülmekten kendimi alıkoyamıyordum. O son adımı atacaktım sonunda. Sonra bir mucize oldu. Bir el usulca omzuma dokundu. “Özür dileme. Hiçbiri senin suçun değil. Adın Deniz. Kitap okumayı seversin. Resim de çizmişliğin vardır. Onun dışında bir ara mırıldandığını duymuştum şarkı söylemeyi de seviyorsun herhalde. Ben de yaşadım sanırım o yüzden seni arkadaşım olarak görüyorum. Sen kimseyi üzmedin. Seni kimse suçlamadı. Sen de artık kendini suçlama. Esas ben özür dilerim sana elimi uzatmakta geç kaldım. Şimdi lütfen beni o karanlık dünyana kabul et.”
Görüşürüz ve Merhaba
(Visited 106 times, 1 visits today)