Kadın erkek eşitliği, ne kadar huzur verici bir kavram değil mi? Duyduğumda yüzüme hafif bir tebessüm konduran, aklımda adalet kelimesinin yankılanmasını sağlayan bir kavram. Ancak aynı zamanda yapılan ayrımcılıkların da kendini unutturmadığı ve bu kavramda yaşadığını hatırlatıyor bana.
Eşitlik kavramını şekillendirenler biz, insanlardık ve yine bu kavrama uymayanlar da biz olduk. Kadın ve erkek kelimeleri doğanın kendisinde sadece cinsiyet belirten iki kelimeydi biz ise bu kelimeleri insanları ve neler yapıp yapamayacaklarını birbirinden ayırmak için kullandık. Gerek türlü türlü kültürler sayesinde gerekse eksik bilgilendirme ile bu iki cinsiyeti birbirinde ayırıp aralarındaki dengeyi yok ettik. Bu noktadan sonra ise yapmak için çabaladığımız ve bu doğrultuda büyük emek harcadığımız şey bu iki cinsiyet belirten kelime arasındaki dengeyi yeniden sağlamaya çalışmak oldu. Ancak artık bunu yapmak daha da zorlaşmıştı, ortaya farklı düşünce tarzları çıkmış ve bu düşünce tarzlarını destekleyenler birbirine düşmüştü.
Kadın ve erkek sözcüğü bundan sonra yalnızca cinsiyet belirten iki kelime değil bu iki cinsiyetin kapasitelerini belirleyen iki kavram haline gelmişti. Önce kadınların yapması gereken işlerin bir listesini çıkardık ve kadınların bu listenin dışına çıkamayacaklarını söyleyerek onları kısıtladık ardından bize bu da yetmedi ve erkekler için de bir liste hazırladık onlara da neler yapmaları gerektiğini söyledik, onlara da bir sınır çizdik ve bu sınırı geçmelerine izin vermedik. Bu yaptıklarımızla da yetinmedik ve üstüne bu listelerin üstünü çizip neler yapabileceklerini göstermeye çalışan insanların umutlarını söndürdük, onlara bunu yapamayacakları fikrini aşıladık ve her başarısızlıklarında onları eleştirdik. Bu eleştirilerimiz ise onları yapmak istedikleri şeylerden geri koydu. İşte hatamız da başından beri buydu, görünmez çizgiler çekerek ayrımcılığı yaratmamız en büyük hatamızdı.
Kısacası kadın erkek eşitliği kavramının gerçekleşememe sebebi biz olduk. Şimdi ise gerçekleştirmek için elimizden geleni yapıyoruz. Ancak bu kavramı gerçekleştirebilmek için öncelikle bu listelerin üstünü çizmeli, kendi yarattığımız sınırları görmezden gelmeli ve görünmez çizgilerimizi sanki hiç var olmamışcasına silmeliyiz. İşte o zaman çabalarımızın karşılığını almaya daha da yaklaşmış olacağız. Bizim belirlediğimiz ve inandırmaya çalıştığımız kapasitelerin engelleyici düşünce tarzları olduğunu anlamalı ve bu fikri yaymalıyız. Geçmişe bakıp bu sınır belirleyici çizgilerin hiç var olmadığını düşünün sizce de bu fikir kulağa çok güzel gelmiyor mu? Eşitliğin sağlandığını, iki cinsiyet arasındaki dengenin yeniden oluştuğunu düşünün sizi bilmem ama benim için bunları duymak bile içimin huzur ve mutluluk ile dolup taşmasına yetiyor.