Görmezden Geldiğimiz Tehlike

Günümüzde yapılan araştırmalara göre, nüfus hızının dünya üzerinde normalden çok daha fazla ve hızlı arttığı gözlenmektedir. Duruma objektif baktığımızda artan nüfus için yapılabilecek çok fazla şey olmadığını görebilmekteyiz. Bunun sonucunda oluşan yiyecek, içecek kaynaklarındaki yetersizlik göz ardı edilebilecek gibi değildir. Bilim insanları ise, bu ciddi kıtlık ve açlık sorununu ortadan kaldırmak için birden fazla fikir ortaya atmıştır. Ortaya atılan fikirlerden GDO’lu ürünlerin kullanılması en çok tepki alan ve göze çarpanıdır.

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) biyoteknolojik yöntemler kullanılarak, gelişmeyen besinleri iyileştirip tüketimin o şekilde sağlanmasını amaçlayan bir deyimdir. Bu GDO’lu besinler, içerisinde yüzde 99’u pamuk, soya ve mısırdan oluşmaktadır. Örneğin; domates, pirinç, buğday, tütün ve şeker pancarı gibi bitkiler de GDO’lu olarak üretilebilmektedir.

Çoğu bilim insanı GDO’nun insan sağlığına zararlı olduğunu savunsa da aksini iddia eden bilim insanları da bulunmaktadır. GDO üretimi, insan sağlığına zarar verdiği gibi çevreye de zarar vermektedir. Örneğin; GDO üretimi sonucu oluşan yabani bitkiler ve dayanıklı böcekler oluşur. Bu türlerin varlığı ise ekosistemde ve pek çok yerde büyük tehdit oluşturmaktadır. GDO’nun tozlaşarak doğal türlere bulaşması bunun sonucunda da biyoçeşitliliğe zarar vermesi, zararsız canlıların ise ölümüne sebep olması bunlardan birkaç tanesidir.

GDO’nun açlık ve kıtlık tehlikesine karşı etkili çözüm yöntemi olduğunu düşünmek, diğer fikirlerin göz ardı edilip kolaya kaçılmasıdır aslında. Örnek verecek olursak; Bilim insanları daha fazla ağaçlandırma yapılmasını, israftan kaçınmamızı ve gıda yardımı yapmamızı söylemiştir. Fakat belirli bir insan topluluğu zararlı ve sağlıksız bir yaşam biçiminde olduğu için bu verilen fikirlerin neredeyse hiçbiri uygulanmamaktadır, bunun sonucunda ise sorundan sorun ortaya çıkmaktadır. Bu sorunların önlenebilmesi için kıtlık ve açlığa farklı yöntemler ile çözüm bulunması gerekir. Örneğin, tarım politikasının varlığının hatırlanması, toprak, su ve enerji kaynaklarının kullanımındaki doğru bilinçlenme, doğru çözüm yöntemlerinin kullanılması hatta gelişen teknolojik kaynaklardan yararlanılması gibi birden fazla fikrin insanların yaşam kalitesine etkisi düşündüğümüzden çok daha doğru ve güçlü olabilir.

Bu tarz çözüm yollarının kullanılması sonucunda oluşan durum ise daha sağlıklı yaşam tarzına atılan bir adım olarak değerlendirilebilir. GDO’lu ürünlerin, canlıların yaşamlarını sağlıklı bir biçimde devam etmesini sağlamaktan çok bu yaşamı erkenden sona erdirebilmesi gerçeğini de göz ardı etmemek gerekir. İnsanların bu konuda daha çok bilinçlenmesi için bir an önce harekete geçmek gerekir, bizler gelecek nesiller olarak elimizden ne gelirse bu konuda çalışmaya hazır olmalıyız. Çünkü hayat bizim hayatımız gelecek bizim geleceğimiz.

(Visited 35 times, 1 visits today)