Gözlerimi açtım. Tavanda bulunan lambanın ışığı gözlerimi kamaştırdı. Hemen yerimden doğruldum. Neredeydim ben, tek başıma mıydım? “Kimse yok mu?” diye seslendiğimde, bir kadın yanıma geldi ve benimle konuşmaya başladı: “Merhaba hanımefendi. Kocanız sizi yerde baygın halde bulduğunu ve endişelenip ambulansı aradığını söyledi. Umarım şimdi kendinizi iyi hissediyorsunuzdur. Ben bu olayla görevli olan polis memuruyum. Siz biraz daha istirahat edin, sonra size protokol gereği bazı sorular soracağım.” O sırada aklıma bir şey takıldı. Ben evli miydim? Hayır. Benim kocam yoktu ki. Sonrasında gözüm sol yüzük parmağımda bulunan altın renkli bir nesneye takıldı. Bir yüzüktü bu, evli olduğumun da ispatı. Kadın yüzüğe nasıl baktığımı görmüş olacak ki surat ifadesi değişti. Doktor Bey’in onu yanına çağırmasıyla bir hışımla odadan ayrıldı.
Ciddi bir yüz ifadesi takınmış olan doktor, olabildiğince kısık bir ses tonuyla konuşmaya çalışsa da camın ardından onu duyabildim: “Kadının kafasına darbe aldığı kısım, beyinde hafızanın ve hatırlama faaliyetlerinin bulunduğu yer. Hafızasını geçici olarak kaybetmiş olabileceğini düşünüyoruz. Bu durum soruşturmanızı etkileyebilir.” Ardından polis kadın, doktoru onayladı: “Haklı olabilirsiniz. Yüzüğüne bile sanki senelerdir onu parmağında taşımıyormuş gibi baktı. Demek ki evli olduğunu bile hatırlamıyor.”
Yani doğruydu, ben evliydim, evdeyken bana bir şeyler oldu ve kocam beni hastaneye yetiştirdi. Ne iyi biriyle evlenmişim, diye düşünürken o polis kadın bu sefer yanında bir adamla geldi ancak adamı odadan içeriye almadılar. Kadın soru sormaya başlamadan önce adama dikkatle baktığımı anlamış olacak ki “Kocanız.” dedi ve bana bazı sorular sormaya başladı: “Neden hastanelik olduğunuzu hatırlıyor musunuz?” “Hayır, en son hatırladığım şey mutfakta yemek hazırladığım.” Bu durum kadının dikkatini çekmiş olacak ki emin olup olmadığımı sordu. Onu onayladım. “Bakın, kocanız sizi salonda bulduğunu söyledi. Benim bir fikrim var, doktordan izin alıp sizi evinize götürebilirim. Böylece olan biteni daha iyi hatırlayabilirsiniz. “Peki.” deyip geçiştirdim. Neyi hatırlamam gerekiyordu ki? Belli ki ufak bir kaza olmuştu ve eşim ambulansı arayarak beni kurtarmıştı.
Polis aracına bindim ve evimize doğru yol almaya başladık. Eşim elimi sımsıkı tutarken onun neden boncuk boncuk terlediğini anlayamadım. Evden içeri adımımızı attığımız ilk an anılarım canlanmaya başladı. Koltuğa bakınca onun üstünde dizi seyrettiğim zamanları hatırladım. Gözüm televizyonun yanında bulunan tabloya ilişti. Salondaki o tabloyu görünce her şeyi hatırladım. Kocama nefret dolu bir bakış attığımda onun verdiği tepkiyle haklı olduğumu anladım. Adam kaçmak için koştuğunda kapıda bekleyen diğer polisler onu yakaladı.
Karakola vardığımızda her şeyi hatırladığımı polise anlattım. Kocamla, yeni artık boşanmaya hazırlandığım eski kocamla, kavga etmeye başladığımızı ve işlerin sonradan çığırından çıktığını, birbirimize yumruklar savurmaya başladığımızı; son olarak ise o adamın beni ittiğini ve merdivenlerden aşağı yuvarlandığımı söyledim. Bunların hepsini hatırlamamı sağlayan şey tabloydu çünkü bilincim kapanmadan önce baktığım son şeydi o. Yani olan biten her şeye şahit olmuştu.