Göreceli Üstünlük

Her birimiz bir toplumun üyesi olarak doğar daha sonra da kendi karar ve tercihlerimiz doğrultusunda seçimler yaparak hangi toplumda bulunmak istediğimize kendimiz karar veririz. Çoğumuz doğduğumuz ülkede alıştığımız kültüre bağlı kalsak da çeşitli sebeplerle farklı toplumlarda yaşamını devam ettirmek zorunda olanlar da vardır.

Irkçılık ise bu farklı toplumların veya kültürlerin birbirleri ile kıyaslanması sonucu ortaya çıkan genellikle ortak yönlerin göz ardı edilerek sadece farklılıkların ön plana çıkarılmasıdır. Irkçılığın temeli ne kadar nefrete veya farklılıklara dayansa da aslında ırkçılık, böldüğü toplumların iç yapısını sağlamlaştırabilir. Örneğin, farklı olduğu için dışlanan bir toplumda insanlar dışarıya olan nefretlerini kendilerine benzer kişilerle ortak bir yön olarak görüp kendi içlerinde birlik ve beraberlik sağlayabilirler. Oluşan bu birlik ve beraberlik ile sağlam devletler oluşabilir fakat bunu dünya çapında düşündüğümüzde sağlam da olsa birbirini farklılıklarına göre yargılayan ve birbirlerine karşı tahammülleri olmayan devletlerin olması dünya barışı diye bir kavramın hiçbir zaman gerçekleşemeyecek olmasıdır.

Irkçılık dediğimizde ortaya çıkan bir diğer kavram ise üstünlüktür. Bir toplumun din, dil, ırk, mezhep bakımından kendini diğer toplumlardan üstün görmesi veya diğer toplumlara bu farklılıklardan dolayı hükmedebileceğini düşünmesi ırkçılığın temel nedenleri arasındadır. Aslında toplumların kendilerini üstün görmeleri kendilerini fazla sevmelerinden de kaynaklanmaktadır. Tabii ki bir insanın içinde bulunduğu toplumu sevmesi kadar doğal bir şey yoktur. Fakat asıl sorun bu sevgiyi sadece kendi toplumlarına göstermelerinden kaynaklanmaktadır. Bu da değişik toplum veya insan yapılarına karşı ne kadar ön yargılı olunduğunun kanıtıdır. Bahsettiğimiz bu ön yargılar toplumlar arasında bazı sınırlar da oluşturmaktadır. Bu sınırlar hemen hemen her topluluk arasında olsa da günümüzdeki en belirgin örneğin ülkeler arasındaki sınırlar olduğunu ve bu sınırların aynı zamanda sınıf farklılıklarını da oluşturmakta etkili olduğunu söyleyebiliriz. Oluşan bütün bu ayrımcılıkları göz önüne aldığımızda insanların kendi toplulukları dışına sevgilerini, ilgilerini ve hoşgörülerini aktarmadıkları gerçeğine ulaşabiliriz. Pablo Casals ise “ Bir insanın ülkesini sevmesi takdir edilecek bir şey. Ama sevgi neden sınırda bitmek zorunda? ” diyerek bu konu hakkındaki isyankâr düşüncelerini bizlerle paylaşmıştır.

Kısacası ırkçılık, insanların veya toplumların kendini üstün görmesi sonucu oluşan ve sonucunda sınıf farklılıklarına yol açabilen, insanları özelliklerine göre yargılayan bir doktrindir. Bu konuyu en iyi açıklayan söz ise Amerikalı bir siyasetçi ve aynı zamanda da insan hakları savunucusu olan Malcolm X’e aittir. Kendisi bu konu hakkında ırkçılığın ideolojik bir düşünce değil aksine psikolojik bir hastalık olduğunu savunarak aslında ırkçı insanların da ben merkezci olduğunu, diğer insan ve topluluklara karşı aşağılayıcı olduğunu üstü kapalı bir şekilde belirtmiştir.

Günümüzde, bütün bu ırkçılık ve ırkçı insanlara karşı çıkmak amacıyla yapılan çeşitli protestolar ve mitingler ise her şeye rağmen küçümsenen toplumlara birer umut olmakta ve yol göstermektedir.

(Visited 35 times, 1 visits today)