GÖRDÜĞÜM EN GÜZEL ŞEY

Sıcak bir yaz günü sokakta dolaşırken aniden gözüm bir kırmızı rengin parlaklığına takıldı. Yaklaştıkça gördüğüm manzara beni büyüledi; karşımda duran Ferrari F40, gördüğüm en güzel şeydi. Arabanın yanına doğru yürürken etrafında toplanmış insanların hayranlık dolu bakışları dikkatimi çekti. Herkes, o efsanevi otomobilin çekimine kapılmış gibiydi. Kırmızının tonu, güneşin altında adeta dans eder gibiydi. Arabanın gövdesinde yansıyan ışıklar, her bir detayı daha da vurguluyordu.

O an, o benzersiz tasarımın önünde durarak detayları incelemeye koyuldum. Aerodinamik hatları, göz alıcı yapısıyla adeta bir sanat eseri gibiydi. Etraftaki insanlar, arabanın etrafında dönüp dururken ben de kendimi hayal dünyamda buldum. Belki bir gün ben de böyle bir araba sürerim diye düşündüm. F40’ın hızı, tasarımı ve gücü beni büyülemişti.

O an, gördüğüm bu efsanevi aracın, gelecekteki hayallerimin temsilcisi olduğunu hissettim. F40’ı görmek, sadece bir arabanın ötesindeydi. Bu, tutkulu bir hayalin başlangıcıydı. Belki şu an sadece bir çocuğun hayali olabilir ama ileride gerçekleştirebileceği bir hedef olarak kalacaktı.

O anın büyüsü ve arabanın getirdiği heyecan, içimdeki tutkuyu daha da canlandırmıştı. Gördüğüm en güzel şey, benim için bir umut ve ilham kaynağıydı. Fakat birden üstü başı düzgün yakışıklı bir adam arabaya doğru yaklaştı ve içine bindi. Çok şaşırdım ve adam benim o duygularımı görünce mutlu oldu ve dedi ki “Ben senin yaşlarındayken bu araba yine bir efsaneydi ve benim için bir hayaldi fakat 30 yıl geçti ve ben büyüdüm, bir hatırladım ki benim bir hayalim vardı. O yüzden gittim ve bu arabayı aldım. Gel içine bin yakışıklı!” dedi. O adamla sonradan çok yakın bir arkadaşlık kurduk.

(Visited 7 times, 1 visits today)